13 Eylül 2010 Pazartesi

Tırnakda niçin beyaz leke oluşur ?


Tırnaklar üzerinde neden beyaz lekeler oluşur? etiketine sahip en yeni yayınlar gösteriliyor. Daha eski yayınları göster
Tırnaklar üzerinde neden beyaz lekeler oluşur? etiketine sahip en yeni yayınlar gösteriliyor. Daha eski yayınları göster

Tırnaklar üzerinde neden beyaz lekeler oluşur?


Halk rasında bu olay, organizmanın vitamin eksikliğine bağlanır. Oysa tırnaklar üzerinde zaman zaman beyaz lekelerin oluşmasının kesinlikle patolojik bir rahatsızlıkla ilgisi yoktur. Bu olayın nedeni, tırnağın altında küçük bir hava boşluğunun oluşmasıdır. Bu hava boşluğu zaman içinde büyür ve yukarı doğru çıkar. Daha sonra da kendiliğinden kaybolur. Ancak bu hava boşluğundan kaynaklanan beyaz lekeleri anımsatan mantar oluşumu tamamen farklı bir şeydir. “Lökonik hastalığı” adı verilen bu durum, tipik bir deri mantarı rahatsızlığıdır ve genellikle tırnaklarında mantar olan kişilerle el sıkışması yoluyla geçer. Bu hastalık, ağızdan alınan bazı ilaçlarla tedavi edilir.

tırnaklar neden sürekli uzar ?

Hayvanlar pençelerini toprağı kazmada, savunmada ve saldırıda kullandıkları için bunların sivri oldukları, insanların tırnaklarının ise geçirdikleri evrim sonucunda düzleştiği ileri sürülüyor. Genel anlamda tırnaklarımız saçlarımızla ortak bir özellik gösterir. İkisinin de görülen kısımları ölü hücrelerden oluşmuştur ve komposizyonlardaki ana madde keratindir. Tırnaklarımız parmaklarımızı mekanik dış tehlikelere karşı korurlar. Özellikle el tırnaklarımız parmaklarımız için çok önemlidir. Onlar olmasaydı derimizin yumuşak tabakası ile eşyaları tutup kaldıramazdık.
El ve ayak tırnaklarımız, derimizin altındaki, tırnak diplerine çok yakın köklerinden çıkarlar. Burada tırnak çok inceleşir ve yarım ay şeklinde beyaz bir renk alır. Bu bölüm baş parmaklarda çok belirgindir, diğer parmaklarda çok olabilir de, olmayabilir de ama serçe parmağımızda pek görülmez. Kökteki hücreler ölü bir hücre olan keratin üretirler ve yeni hücreler üredikçe ölü tırnağı dışarı doğru iterler. Bu nedenle de aynen saçlarımız gibi tırnaklarımızı keserken de acı duymayız.
Tırnaklarımız deriye her iki yandan elastik fiberlerle bağlıdırlar. Bu sayede yanlardan bağlı oldukları halde uzadıkça rahatlıkla ilerler. Derideki yatakları ile irtibatı biten tırnaklar beyazlaşır ve kesilmeyi beklerler. Halbuki bu kısmın da küçük objeleri tutmak, bir tarafımızı karıştırmak, sivilce sıkmak gibi çok ciddi fonksiyonları vardır.
Elimizdeki tırnakların ayaktakilerle tek farkı, daha hızlı, yani haftada ortalama 0.5-0.6 milimetre hızla uzamalarıdır. Yani kesilmezlerse yılda 2.5-3.0 santimetre uzunluğa ulaşabilirler. Ayak tırnaklarının uzama hızı bunun dörtte biri kadardır.
En hızlı uzayan tırnak orta parmaktakidir. Buradan parmak ne kadar uzunsa, oradaki tırnak da o kadar hızlı uzar sonucunu çıkartabiliriz. Bütün tırnaklar sıcak havada soğuğa nazaran daha hızlı uzarlar. Tırnaklardaki uzama hızı yaş ilerledikçe yavaşlar. Çok ileri yaşlarda neredeyse yarı yarıya düşer. Bebeklerde de tırnak uzama hızı yetişkinlere göre daha yavaştır.
Dışarıdan çok basit bir yapıymış gibi görünen tırnaklarımız aslında çok karışık ve bugün bile tam olarak anlaşılamamış bir yapıya sahiptirler. Tırnak, daha doğrusu onu oluşturan kısım psikolojik değişmelere de duyarlıdır. Stresli zamanlarda, uzun süren yüksek ateşte, zararlı içkiler alındığında çatlarlar, lekeler oluşur, kalınlaşır ve incelirler, yani deforme olurlar. Bu özellikler tırnaklarımızı sağlık durumumuzu ortaya koyan önemli ipuçları haline getirir.

Havuç hangi renktedir ?


Havuçlar içlerindeki turuncuyu 5000 yıl kadar açığa çıkarmamışlardır.

İnsanlar havucu ilk defa MÖ 3000'de Afganistan'da kullandı. Bu ilk havuçların dışı mor içi sarıydı.

Havuç yetiştirildiği bölgeye göre renk değiştirdi

Eski Yunanlar ve Romalılar havuç yetiştirdiler, fakat daha çok tedavi amaçlı kullandılar. O zamanlar havuç güçlü bir afrodizyak olarak kabul ediliyordu.

Diğer yandan, ünlü bir 2. yüzyıl fizikçisi olan Galen, havucu gaz sorunu olanlara öneriyordu. Havucu karakavza denen yabanhavucundan ayıran ilk kişi de odur.

Arap tüccarlar havuç tohumlarını Asya, Afrika ve Arap yarımadasına yaydıkça havucun mor, beyaz, sarı, kırmızı, yeşil ve hatta siyahın farklı tonlarındaki çeşitleri meydana geldi.

İlk turuncu havuçları, vatansever duygularla Hollandalılar yetiştirdiler

İlk turuncu havuçlar 16. yüzyılda, Hollanda Kraliyet Sarayı'nın rengi olan turuncuya uysun diye vatansever duygularla Hollanda'da üretildi. 17. yüzyılda Hollandalılar Avrupa'nın başlıca havuç üreticisiydı ve havucun tüm modern çeşitleri onların dört turuncu havucundan gelir: Early Half Long, Late Half Long, Scarlet ve Long Orange.

Çukalata aromalı havuç

Şimdilerde turuncu olmayan havuçlara rağbet arttı. Dükkanlarda beyaz, sarı, koyu kırmızı ve mor çeşitleri bulmak mümkün. 1997'de İzlanda çocuklara yönelik Çılgın Sebze kampanyası kapsamında çikolata aromalı havuç geliştirmişti. Sekiz ay sonra kampanya sona erdi.

Birleşmiş Milletler'e göre 1903'te 287 çeşit havuç vardı, fakat bu sayı günümüzde yüzde 93'lük bir düşüşle 21'e geriledi.

Bazı havuç türlerinin tohumları buzlanmayı önler. Bu doğal havuç "antifrizi", vücut dokularını tıbben korumak ve dondurulmuş gıdaların raf ömrünü uzatmak için kullanılabilir.

Türkiye'de ilk demiryolu ne zaman kim tarafından yaptırıldı ?

Sultan Abdülaziz yenilikçi bir padişahtı. Yapmış olduğu Avrupa seyahatinde gördüğü demiryollarına çok imrenmiş, İstanbul'a dönüşünde İstanbul - Edirne demiryolunun yapımı için bir demiryolu şirketine yetki vermiştir. Ancak yapım sırasında demiryolunun Topkapı Sarayı'nın bahçesinden geçmesi gündeme gelince çevresindekiler bu duruma karşı çıkmışlardı. Bu itirazları tebessümle karşılayan Abdülaziz “tren saraydan değil isterse üstümden geçsin yeter ki bu demiryolu yapılsın” diyerek bu konudaki isteğinin ne denli güçlü olduğunu gösterdi.

Vücudumuzda kaç kemikten oluşur ?



Doğduğumuzda sahip olduğumuz kemik sayısı 300'ün üzerinde. Gelişim sırasında bu kemiklerden bir kısmı birbiriyle birleştiği için yetişkin vücudundaki kemiklerin sayısı daha az. Kişiden kişiye değişebilmekle birlikte, bu sayı 206 olarak kabul ediliyor.

Güneşe yaklaştıkça hava niçin soğuyor?

Dünyamızdaki ısının kaynağı güneş olduğuna göre ve bir dağın tepesi güneşe daha yakın iken orada hava niçin daha soğuk oluyor? Öncelikle şunu söyleyelim ki, güneş ile dünya arasındaki mesafeyi düşünürsek, bir dağın tepesine çıkmakla bu mesafedeki azalış çok önemsiz kalır. Güneş dünyamızdan 149.5 milyon kilometre uzakta iken dünyamızdaki en yüksek dağın yüksekliği 9 kilometreyi bile bulmaz. (Everest: 8.846)
Biz zaten her gün evimizde otururken dünyanın kendi çevresinden dönmesinden dolayı, dünyanın çapı kadar, güneşe 12 bin kilometre yaklaşıp uzaklaşıyoruz. Elips şeklindeki yörüngesinde dünya güneşin etrafında dönerken güneşe en fazla yaklaştığı mesafe 147 milyon, en uzaklaştığı mesafe ise 152 milyon kilometredir. Yani dünya zaten bir yıl içinde güneşe 5 milyon kilometre yaklaşıp uzaklaşmaktadır. Bu durum dünyamızdaki ısıyı pek etkilemez, mühim olan ışınların dik gelmesidir.
Güneşin dünyamızda yarattığı sıcaklık, ışınların yeryüzünde yansıması ile olur. Ondan sonra yükseldikçe nemli havda her kilometrede yaklaşık 6-7 derece düşer. Yani Everest'in dibi ile tepesi arasında 50 dereceden fazla sıcaklık farkı olması doğal. Bu sıcaklık düşüşü atmosferin birinci katmanına kadar böyle sürüyor. Yani yeryüzünde ısı 25 derece iken 11 kilometre tepemizde -50 dereceye kadar düşüyor. Bundan sonra sıcaklık değişiminin akıl almaz dansı başlıyor.
Atmosferin ikinci tabakası olan ve içinde ozon tabakası da bulunan 11. ve 48. kilometreler arasında hava ısısı bu sefer tam tersi yükseldikçe artıyor, tekrar sıfır dereceye kadar çıkıyor. 48. kilometreyi geçip 3. tabakaya girince ta 88. kilometreye gelene kadar tekrar düşüşe geçiyor. Bu tabakanın sonunda, yani 88. kilometrede -80 derecelere kadar düşüyor. Bundan sonra da sürekli yükselişe geçerek güneşe yaklaştıkça artıyor.
Güneşin yüzeyinden 2 milyon derece sıcaklıkla çıkan ışığın 149.5 kilometre yol kat ettikten sonra dünyamız yüzeyine yaşayabileceğimizbir ortamı yaratacak şekilde bu kadar ince ayarla gelmesi hakikaten inanılmaz.
Yeryüzünde ısınan havanın yükseldiği doğrudur, ama hava bu enerjisini yükselirken harcar ve dağın tepesine ulaştığında çevre hava ısısı ile aynı ısı derecesine gelir. Dağ tepesinin soğuk olmasının bir başka nedenidağ yüzeylerinin şekilleri dolayısıyla güneş ışınlarını dik alamamalarıdır. Bu nedenle dağların etekleri bile serin olur, burada ısınıp yükselen bir hava tabakası bile oluşamaz. Ayrıca dağdaki kayalarla birlikte kar ve buz da güneş ışınlarını fazla emmez ve çoğunu yansıtırlar.
Yeryüzünün ısınmasında bulutlar da önemli rol oynarlar. Dikkat ederseniz bulutsuz geceler, bulutlu gecelerden daha soğuktur. Çünkü bulutlar yerden gelen ısıyı tekrar yere yansıtırlar. Dağ zirvelerinde ise ne bu sıcaklığı yere tekar yansıtacak bulut vardır, ne de onu tutacak yoğunlukta atmosfer.

Beynimiz ne renktir?

aşadığımız sürece pembe renktedir. Rengini damarlarımızdan alır. Oksijenli taze kan olmazsa {vücuttan çıkarıldığında olduğu gibi) insan beyni griye döner.

Gri madde ve beyaz madde

İşleri biraz karıştıralım; yaşayan bir beynin yaklaşık yüzde 40'ı "gri madde", yüzde 60'ı "beyaz madde"den oluşur. Bu ifadeler bizim gördüğümüz renklerle örtüşen tanımlamalar değil, daha ziyade küçük parçalara ayrılmış ve bölümler halinde iki belirgin şekilde farklı beyin dokusudur.

Beyin incelemeleriyle bu bölümlerin her birinin fonksiyonunun ne olduğunu anlamaya başladık.

Gri madde gerçek bilgi "işlemesi"nin yapıldığı hücreleri içerir. Beyinde kullanılan oksijenin yaklaşık yüzde 94'ünü kullanır.

Beyaz madde yağlı bir protein olan myelin'dir, hücrelerin dışına doğru uzayan dendrit ve aksonları sararak birbirinden ayırmaya yarar. Farklı gri maddeleri birbirine ve gri maddeyi vücudun diğer taraflarına da bağlayarak beynin iletişim ağını oluşturur.

İyi bir benzetme bilgisayardır

Gri madde işlemci, beyaz madde ise kablo bağlantısını oluşturur. Zeka dediğimiz şey hem birlikte hem de hızlı çalışmayı gerektirir.

Kadınla erkeklerin beyni farklı

Şimdi iş daha da ilginç bir hal alıyor: Califomia ve New Mexico üniversitelerinde aynı IQ'ya sahip kadın ve erkek beyinleri üzerinde incelemeler yapıldı. Sonuçlar şaşırtıcıydı:

Erkeklerde kadınlarınkinden altı buçuk kat daha fazla gri madde varken

kadınlarda erkeklerden on kat daha fazla beyaz madde vardı.

Kadınlardaki beyaz maddenin ön loblarda yoğunlaşmış olduğu,

erkeklerdeyse ön loblarda hiç beyaz madde olmadığı anlaşıldı.

Bu ön lobların duygusal kontrol, kişilik ve karar almada önemli olduğu düşünülüyor.

Yani cinsiyet farkıyla ilgili bütün çeşitli "Mars ve Venüs" teorileri yakında fizyolojik bir gerekçe bulabilir. Kadın ve erkeğin beyni farklı bağlantı ve şekillenmeye sahip gibi görünüyor. Ortaya çıkan sonuç (zeka) aynı, fakat üretilme şekli çok farklı.

Balinaların ömrü kaç yıldır?


Balinalar denize uyum yapmış devamlı olarak suda yaşayan memeli, dolayısıyla akciğer solunumu yapan, hayvanlardır. Uzun balina 100 yıl, mavi balina 90 yıl, gagalı balina 36 yıl kadar yaşayabilir.

İskeletimiz niçin beyaz renktir?

İskeletimizi oluşturan kemiklerin kimyasal bileşiminde kalsiyum, fosfat, potasyum, magnezyum, bikarbonat, sitrat ve sodyum gibi element ve bileşikler bulunuyor. Kemiğe rengini veren de bu kimyasal bileşim. Tıpkı kanımızın kırmızı rengini, alyuvar hücrelerinde bulunan demir bileşiğinin vermesi gibi.

İnsanlar öldükten sonra niçin şişer ?


İnsanlar öldükten sonra neden şişer ? etiketine sahip en yeni yayınlar gösteriliyor. Daha eski yayınları göster
İnsanlar öldükten sonra neden şişer ? etiketine sahip en yeni yayınlar gösteriliyor. Daha eski yayınları göster



Ölüm sonrasında, oksijen alımı ve enerji üretimi durduğu için hücrelerin işlevleri aksamaya başlıyor ve atık maddelerden kurtulamayan hücreler şişmeye başlıyorlar. Bakteri etkinliği sonucu ortaya çıkan gazlar da vücut boşluklarında birikerek şişmeye neden olabilir. Şişmenin başlaması, sıklıkla ölümden sonraki 1-2 gün içinde başlar. Bazı hastalıklar ve patojen organizmaların varlığı, şişmeyi hızlandırabilir.

İnsan ne kadar zaman uyumadan durabilir ?



İnsanların günlük uyku ihtiyacı ortalama 7-8 saat civarındadır. Ancak bazı kişiler 4, bazıları ise günde 9-10 saat uyurlar. Normal bir insan 36-48 saatten fazla uykusuzluğa dayanamaz. Uzun süreli uykusuzluk metabolizmada bozukluklara sebep olabileceği gibi psikolojik sorunlara da yol açar. Beynin bazı organik veya psikolojik bozukluklarında kişilerin çok uzun süre, hatta yıllarca uyumadığı tespit edilmiştir. Bu tür durumların mutlaka tedavi edilmesi gerekir.

Evrende yolculuk nasıl olurdu?



Böyle bir soruyu ilkçağlarda okyanus kıyısında yaşayan bir kişiye 'bu denizlerin sonuna yolculuk nasıl olurdu' diye sorsaydınız herhalde hayal gücünü bile kullanamazdı. Biz bugün evren hakkında o zamanın insanının dünya hakkında bildiğinden daha çok şey biliyoruz.
Şimdilik bilebildiğimiz kadarıyla evrenin büyüklüğünü daha iyi anlayabilmek için gelin hayali bir uzay aracı ile hayali bir uzay yolculuğuna çıkalım ve içinde bulunduğumuz Samanyolu galaksisinin ikizi Andromeda galaksisine bir gidip gelelim.
Tabii bu uzay aracının hızı dünyamızdaki yolcu uçaklarınınki kadar, yani saatte bin kilometre civarında olursa, Güneş'e bile varmak yıllarca sürer. Onun için aracımızın hızının ışık hızı, yani saniyede 300 bin kilometre olduğunu varsayalım. Bu hızı tahayyül edebilmek için bir silahları çıkan merminin hızının saniyede bir kaç kilometre olduğunu belirtelim.
Dünyadan hareket eder etmez, bir saniyeden biraz fazla bir süre içinde Ay'ı sollar, 8 dakika sonra Güneş'te oluruz, Güneş'in sıcaklığından bir an evvel kurtulmak için yolumuza devam edersek 5,5 saat sonra gezegenleri arkamızda bırakarak Güneş istemimizden çıkarız. Buraya kadar 6 milyar kilometre yol gelmişizdir ve geriye dönüp baktığımızda artık Dünya'nın yanında Ay'ı seçemeyiz.
Güneş sisteminden çıkarken rotamızı en yakın yıldıza çevirelim. 4 yıl 3 ay sonra Proxima Centauri'ye varırız. Buralardan artık Güneş sistemimizin devleri Jüpiter ve Satürn de dahil hiç bir gezegen gözle görülemez sadece Güneş sönük bir yıldız olarak gözümüze çarpar.
Madem hayali bir seyahat yapıyoruz, burada geçen ömrümüzün de sınırlı olmadığını kabul edelim. 20 bin yıl sonra içinde bulunduğumuz yıldız grubu Samanyolu'nun sınırına ulaşıp dışarı çıkarız. Burada artık Güneş de gözden kaybolur. Bir kaç yüz bin yıl daha boşlukta gidip geriye baktığımızda 100 milyar yıldızdan oluşan Samanyolu'nu hızla dönen büyük bir girdap gibi görürüz.
İçinde bulunduğumuz Samanyolu galaksisine diğer ülkeler mitolojiden kaynaklanan, 'süt' veya 'sütlü yol' anlamında 'Milky way' adını vermişlerdir. Anadolumuzda ise bu yıldızlar topluluğu, saman çalan bir hırsız kaçarken dökülen samanlara benzetilip 'Saman uğrusu' adı verilmiş bu ad zamanla Samanyolu'na dönüşmüştür.
Güneşimiz 4,5 milyar yaşındadır ve Samanyolu'nda bir turunu 220 milyon yılda tamamlar. Yani Güneş, gezegenler ve biz, bugüne kadar galakside 20 turu tamamlamış bulunuyoruz. 22 milyon yıl sonra yirmi birinci tur da tamamlanmış olacaktır. Son tur başladığında dinozorlar dünyada ortaya çıkmışlardı. Bir turda dünyada olup bitenlere bakın.
Dinozorlar 21. tur bitmeden dünyadan silinip gittiler. İnsanlık tarihi ise ancak 200 bin yıl evveline kadar gidebiliyor. Afrika'da bulunan, insanı andıran maymun kalıntıları ise 3,5 milyon yıllık, yani Taş Devri' çizgi filmindeki Fred'in hiç bir zaman bir dinozoru olamadı.
Neyse biz yolculuğumuza devam edelim. Bu arada gözümüze bizim Samanyolu'na benzer başka yıldız grupları da çarpar. Bunlardan en yakın olanına 400 bin yıl sonra ulaşırız. Işık hızı ile yoluna devam eden uzay aracımız 3 milyon yıl sonra Samanyolu'nun ikizi olarak bilinen Andromeda galaksisini de geçerek galaksiler grubunun dışına çıkar ve daha büyük bir boşluğa dalar.
Aslında biz dünyadan baktığımızda bu mesafeden 3-4 bin kat daha uzak gök cisimlerini de gözlemleyebiliriz ama iyisi mi boşlukta kaybolmaktansa artık geri dönelim, evimize varmak için daha 3 milyon yıllık yolumuz var.

Floresan lambalar niçin daha ekonomiktir?

Floresan lambalar ilk olarak 1939 yılında, NewYork Dünya Fuarı'nda "General Electric" tarafından sergileni. Amerikan evlerinin elektrikle ayınlatılmasından yaklaşık 60 yıl sonra oortaya çıkan floresan lambanın bilinen ampül ile savaşı günümüze kadar sürdü.
Aynı evin içinde banyoda yumuşak ışığı ile floresan galip gelebilirken, yatak odasında mücadeleyi rpmantik ışığı ile ampül kazandı. Uzun mücadele sonunda zafer floresanın oldu. Bunun esas sebebi ise evlerdeki tercihin değişmesi değil, elektrik giderlerinin azaltılaması gereken yoğun yaşamın olduğu işyerleri ve okullardı.
18 Watt'lık bir floresan lamba, 75 Watt'lık bir ampül kadar ışık verebilir. Yani floresanlar daha az enerji sağlayıp, daha çok ışık verirler, yaklaşık yüzde 75 enerji tasarrufu sağlarlar. Piyasa satış fiyatları daha yüksektir ama en az on misli daha uzun ömre sahiptirler. Işık tek bir noktadan değil de tüpün her tarafından geldiği için daha fazla dağılır. Mavimsi ışıkları daha yumuşaktır ve gözleri yormaz.
Floresan lambalarda, elektrik düğmesine baıldığında, transformerden geçen elektrik, tüpün bir ucundaki elektrottan diğerine bir ark oluşturur. Bu arkın enerjisi tüpün içindeki civayı buharlaştırır. Bu buhar elektrik yüklenerek gözle görülmeyen ültraviyole ışınları saçmaya başlar. Bu ışınları da tüpün iç yüzeyine kaplanmış olan fosfor tozlarına çarparak görülen parlak ışığı oluşturur.
Floresan lambalar ilk açılışları sırasında çok elektrik çekerler. Halbuki bu miktardaki enerjiyi bir saatlik açık durumdaancak harcarlar. Ayrıca çok sık açıp kapama ile ömürleri de kısalır. Örneğin tipik bir floresan lamba devamlı açık bırakıldığında 50 bin saat çalışabilir. Üç saatlik aralarla kapanıp açıldığında ömrü 20 bin saate düşer. Sonuç olarak floresan lambaları bir saat sonra açacaksanız hiç kapatmamanız daha ekonomik olabilir. Normal ampüllerde açılıp kapamanın ciddi bir etkisi yoktur.
Bazı insanların floresan tipi ışıklara duyarlıkları vardır. Aslında ayırt edemeyiz ama floresanın ültraviyole içeren arkı saniyede 120 kez çakar. Işığın bu frekansı bazı insanlarda migren denilen baş ağrıları yaratabilir. Bu titreşimleri lambaya doğrudan baktığınızda göremezsiniz ama gözünüzün köşesinden baktığınızda görebilirsiniz.
Evlerdeki çiçekler genellikle yeşi yapraklı olup, ışığın kırmızı ve mavi kısmını absorbe ederler. Mavi onlar için özellikle önemlidir. Ampul ışığında mavi renk çok azdır. Bu nedenle evdeki çiçekler için floresan lambalar daha faydalıdır.

Ağaçlar niçin yıldırımı çeker?

0
Genelde bulutun üst kısmı pozitif, alt kısmı negatif olarak elektrik yüklenmiştir. Bu farklı yükler birbirlerini etkiler. Bulutun alt kısmındaki negatif yükler, bulutun altındaki yeryüzüyünün üzerinin pozitif yüklenmesini sağlar. Fırtına bulutları hareket ettikçe yeryüzeyindeki pozitif yükler, bulutu bir gölge gibi takip eder. Pozitif yükler ağaç, direk, bina gibi çıkıntılı objelerde çok yoğundur. Bu nedenle yıldırımlar en yoğun pozitif yüklerin bulunduğu ve kendine en yakın cisimler üzerindeki elektrik boşalımı olarak ortaya çıkar. Bunun için, gökgürültülü sağanaklı havalarda eğer sığınabileceğiniz hiçbir yer yoksa bulunduğunuz yerdeki en yüksek cisimden uzak durunuz. Eğer etrafınızda dağınık şekilde bir kaç tane ağaç bulunuyorsa en yakınınızdaki ağaca, o ağacın yüksekliğinin iki katı bir uzaklıkta bir yerde başınızı dizlerinizin arasına koyarak yere çömelin. Asla tek başına duran bir ağacın altına girmeyiniz.

Atom numarası nedir, nasıl hesaplanır?



Atom numarası, bir atomun çekirdeğindeki proton sayısına eşittir. Z ile gösterilir ve aynı zamanda, atomun nötür olması halinde yörüngelerinde bulunan elektronların sayısını verir. Atomun hangi elemente ait olduğunu belirler. Dolayısıyla, hesaplanmaz; atomun hangi elemente ait olduğunun belirlenmesiyle anlaşılır. Ya da, yörünge elektronlarının tümünün iyonlaştırılmasından sonra, geride kalan çekirdeğin yükü ölçülerek belirlenebilir.

Beynimizin yüzde kaçını kullanırız?

Yüzde yüzünü. Ya da yüzde üçünü. Genelde beynimizin yüzde 10'unu kullandığımız söylenir. Bu genelde geri kalan yüzde 90'ı da kullanabilsek ne olacağı tartışmasına neden olur.

Aslında insan beyninin tamamı zaman zaman da olsa kullanılır. Diğer yandan New York Üniversitesi Sinirsel Bilimler Merkezi'nden Peter Lennie'nin yakın zamanlarda yazdığı bir makale, beynin ideal olarak nöronların yüzde üçünden fazlasını aynı anda çalıştırmaması gerektiğini, aksi halde kullanılan her bir nöronu düzeltmek için, beynin karşılayabileceğinden çok daha büyük bir enerjiye ihtiyaç duyduğunu belirtmektedir.

Merkezi sinir sistemi beyin ve omurilikten oluşur ve iki tür hücreden meydana gelir: Nöronlar ve glia hücreleri.

Nöronlar temel bilgi işleyicileridir, aralarında veri alışverişi yaparlar. Veriler dal benzeri dendritler aracılığıyla alınır ve kablo benzeri aksonlarla verilir.

Her bir nöronda 10.000'e kadar dendrit olabilir fakat sadece bir akson vardır. Akson, küçük bir nöron hücresinden binlerce kat daha uzun olabilir. Zürafalarda bulunan en uzun akson hücresi 4,5 metre uzunluğundadır.

Sinapslar, akson ve dendritler arasındaki elektrik itkisinin kimyasal sinyallere çevrildiği geçiş yerleridir. Sinapslar elektrik düğmeleri gibidir, bir nöronu diğerine bağlayarak beyni bir iletişim ağına dönüştürürler.

Glia hücreleri beynin yapısal çerçevesini oluşturur, nöronlan idare ederek temizlik işlevi görür ve nöronlar öldükten sonra kalıntıları temizler. Beyinde nöronların elli katı kadar glia vardır.

Tek bir insan beyninde yaklaşık:

5 000 000 km akson,

1.000.000.000.000.000 (bir katrilyon) sinaps

200 milyar kadar nöron vardır.

Eğer nöronlar dışarıda yan yana yayılsalar 25.000 m², yani bir futbol sahasının dört katını kaplarlar.

Beyin içinde bilgi alışverişi yollarının sayısı dünyadaki atom sayısından daha fazladır. Bu muazzam potansiyelle, beynimizin kaçta kaçını kullanırsak kullanalım hepimiz tabii biraz daha iyisini yapabiliriz.

Zencilerin ten rengi niçin siyahtır?

Zencilerin ten renginin siyah oluşu, derilerindeki Melanin pigmentinin yoğunluğuyla ilişkili. Koyu ten rengi ise, yaşadıkları bölgelerdeki ortam koşullarına sağladıkları uyumun bir sonucu. Afrika koşullarını bir düşünelim: ekvatora yakınlığı nedeniyle güneş ışınlarının en dik olarak ulaştığı bölge. Sıcak hava koşullarının yanında, yer şekilleri ve bitki örtüsü de "koyu" bir ten rengini gerektiriyor. Dünyanın kuzey ve güney bölgelerinde ise (ekvatora göre), bu koşullar söz konusu olmadığı için ten rengi daha açık. Ten renginin koyuluğu, sadece güneşten korunmanın bir gerekliliği değil, aynı zamanda güneş ışınlarının yoğunluğunun bir doğal sonucu. Güneş ışınları, MSH hormonunun salgısını arttırıyor ve vücutta Melanin sentezi hızlanıyor. Ayrıca güneş altında uzun zaman kaldığınızda ten renginize ne olduğunu da düşünün. İşte tüm bu etkenlerin varlığı, zaman içinde gen havuzuna yerleşiyor ve ortam koşullarına en yüksek uyum, ırkların temel özelliklerini şekillendiriyor.

Güneşin sıcaklığı kaç derecedir?


Güneşin merkezindeki sıcaklık 15 milyon derece, yüzeyinin sıcaklığıysa 5.500 derecedir.

Su neden en iyi çözücüdür ?

Su niye en iyi çözücülerden biridir?


Evet su en iyi çözücülerden biridir. Hatta birçok maddeyi uzun yada kısa süre içerisinde çözebildiği için “evrensel çözücü” ünvanına da sahiptir. Neden böylesine kuvvetli bir çözücü olduğunun cevabı ise su molekülünün geometrik yapısında gizlidir. Su polar bir moleküldür. Yani su molekülü toplamda her ne kadar nötr bir yapıya sahipse de, elektronlar oksijen ve hidrojenler arasında eşit olarak zaman geçirmediği (dengeli bir biçimde dağılmadığı) için oksijen ve hidrojen atomları kısmi olarak yüklü gibi davranırlar. (Bu konuda birkaç yazı yazdığımı hatırlıyorum, daha fazla bilgi için daha önce sorulmuş sorular arasında bir arama yapmanızı öneririm.) Oksijen tarafındaki elektron yoğunluğu hidrojenlerin tarafından daha fazladır. Böylece su molekülünün oksijen ucu kısmi olarak negatif yüklü iken; hidrojenlerin bulunduğu uç ise kısmi olarak pozitif yüklü halde olur. İşte bu polar yapıdan dolayı su molekülleri özellikle polar olan maddeleri kolayca çözebiliyor. Ancak suyun polar olmayan maddeleri çözmesi o kadar kolay olmuyor. Kimyada şöyle bir genel prensip vardır : “Benzer özelliğe sahip maddeler birbirleri içerisinde daha rahat çözülebilirken; benzer olmayan özellikteki maddeler birbirlerini kolayca çözemezler” Bu yüzden polar olan su, diğer polar maddeleri kolayca çözebilirken; apolar (polar olmayan) maddeleri daha zor çözer. Örneğin kir ve yağı elimizden sadece su ile temizleyemeyiz. Bunun için sabun ve deterjanlara ihtiyaç duyarız. Bunun sebebi de apolar olan kir ve yağların suya tutunmamasıdır. Yani suyun kir ve yağı rahatlıkla çözememesi yada çözebilecekse de bunun çok uzun bir zaman alacak olmasıdır. Deterjanların bir ucu suya tutunurken diğer ucu da kir ve yağlara tutunabildiği için, su ile birlikte yağ ve kirleri çözebilir.

Ateş böceği nasıl ışık saçıyor?

0
Yaz gecelerinin karanlığında otların arasında veya havada uçarken parıldayan, yanıp sönerek sarı-yeşil bir ışık veren bir böceği görmüşsünüzdür. Yanına yaklaşıldığında ışığını söndüren, gece karanlığında izini kaybettiren bu böceğin ismi ateş böceğidir.
Aslında bu böceğin verdiği ışığın ateşle de sıcaklıkla da bir ilgisi yoktur. Bunun bilimsel adı 'soğuk ışık'tır ki günümüz teknolojisi bu ışığı henüz yapay olarak üretmeyi başaramamıştır. Bilim insanları dünyada milyonlarca yıldır mevcut olan bu tabiat teknolojisinin önce çalışma mekanizmasını çözmek sonra da taklit ederek insanlık hizmetine sunabilmek için çalışmalarına
hız vermişlerdir.
Kısa bir zaman öncesine kadar sürtünme veya ısı olmadan ışık elde etmenin imkansız olduğuna inanılıyordu. Nasıl ki normal bir ampul kendisine verilen enerjinin yüzde 4'ünü, florasan ampul ise yüzde 10'unu ışığa dönüştürebiliyor, geri kalanını ısı olarak yayıyorsa, ateş böceğinde de benzer bir durum olduğunu sanan bilim insanları, böceğin bu iş için kullandığı enerjinin tamamını ışığa dönüştürebildiğini tespit edince hayrete düştüler. Gelelim ateşböceğinin ışık üretme mekanizmasına... Aslında ateş böceklerinin ışık verme reaksiyonları o kadar hızlıdır ki bu fonksiyonun kademelerini incelemek hemen hemen imkansızdır. Yani ışık üretim mekanizması hakkındaki bilgiler hala teoride kalmaktadırlar. Kesin olarak bilinen bunun moleküler seviyede kimyasal bir işlem olduğu, bazı moleküllerin ayrışarak daha yüksek enerjili hale geçebildikleri ve bu fazla enerjiyi ışığa dönüştiirebildikleridir.
Ateş böceğinin karın bölgesindeki ışık organında bulunan guddelerden, ışık elde elmede rol alan iki ana kimyasal madde üretilmekledir. Bunlardan birincisinin kimyasal yapısı aydınlatılmış ve yapay olarak elde edilmiştir. İkincisinin ise yapısındaki gizem çözülmesine rağmen sentetik olarak üretilmesi hala mümkün olamamıştır.
Ateş böceklerinde üretilen iki kimyasalın birleşiminin de ışık vermeye tam olarak yetmediği, böceğin ışık bölgesine yakın solunum organının ışık verme anında burayı oksijenle beslemesi gerektiği tespit edilmiştir. Bilinmeyen bir başka ayrımı ise bu ışığı hangi şalterin açıp kapadığıdır.
Bu gizemli böceklerin 2 bin çeşidi olup erkekleri uçabilirken dişileri kanatsızdırlar. Erkekler dişileri aramak için geceleri uçarlar ve ışıklarını birbirleri ile iletişim kurmak için kullanırlar. En iyi ışık verimini gelişmiş dişiler verir. Ateş böcekleri geceleri 3 saat süreyle ışık verebilirler.
Genellikle ısırarak zehirledikleri salyangozları yedikleri için kireçli toprakların olduğu nemli bölgelerde daha çok görünürler. Parlamayı sağlayan kimyasal maddeler sayesinde, kazara onu yiyen bir düşmanı kusmak zorunda kalır ve bir daha başka ateş böceği yemeye teşebbüs etmez.

İnsanlar yiyeceklerini niçin pişirerek yerler?

Vejetaryenler, yani etyemezler lobisine göre, et yemek insan doğasında yoktur. Et yemenin insan sağlığı üzerine olumsuz etkisi olduğu gibi damakta tat alma hissini de bozmaktadır. Ancak etoburların gözleri önde, ot oburların ise yanda olur teorisine göre, insanın ot obur olduğunu iddia etmek biraz haksızlık olur. İnsanlar et de yer, ot da. Ama niçin pişirerek? İnsandan başka yiyeceğini pişirerek yiyen, bilinen hiçbir hayvan türü yoktur.
Genel açılamalara göre, pişirildikçe yiyecekler yumuşamakta, yemek ve hazım kolaylaşmaktadır. Bu şekilde onları küçük parçalara ayırarak yiyebildiğimiz için, zaman ve enerji kaybı en aza indirilmiş olur. Ayrıca pişirilen yiyeceklerde, bazı hoş olmayan kokular ve sağlığımıza zararlı toksik bakteriler de yok olmaktadır.
Bu görüş insanların pişmiş yiyeceklerden niçin daha çok tat aldıklarını tam olarak açıklayamaz. Bu konu kimya ilminin kapsamına girer. Yiyecekler ısıtıldıkça, bünyelerinde bulunan şeker ve amino asitler parçalanır ve her biri ayrı tat ve kokuya sahip yeni moleküller oluştururlar. Örneğin şekeri yeteri kadar ısıtırsanız rengi kahverengiye dönmeye başlar ve etrafa çok güzel bir koku yayılır. Şeker moleküllerinin içindeki karbon, hidrojen ve oksijen atomları, havanın içindeki oksijen ile reaksiyona geçerek, ağzımıza ve burnumuza hoş gelen yüzlerce moleküler yapı oluşturular.
Pişmiş bir biftekte en az 6 yüz değişik ve hoşumuza giden koku türü oluştuğu ileri sürülüyor. Bunu sadece birkaç değişik koku türü taşıyan buğday ve arpa ile karşılaştırırsak, pişirmenin lezzete yaptığı katkının büyüklüğü ortaya çıkar. Tabiattaki hali ile çok koku türüne sahip yiyecekler sadece meyvelerdir. Bir çilekte yaklaşık 300, ahududunda ise 200 koku çeşidi bir aradadır.
Yiyeceklerin pişirilmeleri sırasında, sağlığımıza zararlı bakterilerin yanında, vücudumuz için gerekli vitamimler de ölür. Yanlarına sadece iyi pişirilmiş et alarak yola çıkan kutup kaşiflerinde, vitamin eksikliği problemlerinin yaşandığı tespit edilmiştri. Bu nedenle pişirilmiş yiyeceğin yanında salata, meyve veya haşlanmış sebzeler de yiyerek bu vitamin açığı kapatılmalıdır. Tost ve kahve makinelerinde veya mangalda çok ısıtılan her şeyde vitaminler yok olur ama lezzet artar. Yiyecekleri çok fazla sıcakken yemenin sindirim sistemimize verdiği zararın dışında hiçbir faydası yoktur.

Tükenmez kalemi kim icat etti?

a. Bay Biro

b. Bay Bich

c. Bay Quiet

d. Bay Loud

Tükenmez kalem çıkmadan önce yazı yazmak çok meşakkatli bir işti. Dolmakalemler düzenli olarak mürekkep kabına batırılırdı ve sızıntı yapmaya meyilliydiler. Ayrıca Hint mürekkebi (Çin'de icat edilmiştir) sayfada yavaş kururdu.

John J. Loud, patentini alamadı

Bu sorunlar ilk kez 30 Ekim 1888'de tabakhaneci John J. Loud'un yaptığı patent başvurusuyla onaylandı. Loud, ucunda döner küçük bir top olan ve haznesinden bu uca sürekli mürekkep gelen bir tükenmez kalem yaratmıştı. Bu tükenmez kalem sızıntı yapsa bile, derinin üstüne yazmakta dolmakalemden çok daha etkiliydi. Loud, patentini alamadı. Eğer almış olsaydı İngilizler tükenmez kaleme "biros" yerine "louds" diyor olacaklardı.

Macar Laszlo Biro ve kimyager kardeşi György patent alıyorlar

Macar Laszlo Biro (1899-1985) asıl olarak doktorluk eğitimi aldı, fakat hiçbir zaman mezun olamadı. Gazetecilikle iştigal etmeden önce hipnotize etme ve otomobil yarışı gibi kısa süreli uğraşları oldu.

Gazete mürekkebiyle dolmakalem mürekkebinin kuruma sürelerindeki farklılığın yarattığı şaşkınlıkla Biro ve kimyager kardeşi György, tükenmez kaleme, döndükçe mürekkebi aşağıya akıtan küçük bir bilyeyi başarıyla yerleştirdiler. İşte İngilizlerin "biro" dediği tükenmez kalem böyle doğdu.

İki kardeş 1938'de Macaristan'da tükenmez kalemin patentini aldıktan sonra, Nazilerden kaçmak için Arjantin'e göç edip 1943'te orada yeniden patent aldılar. Bunu yapmaları, İngilizcede "biro" isminin tükenmez kalemle aynı anlama gelmesini sağladı.

Biro, lisansını bir Fransız olan Marcel Bich'e verdi ve BiC doğdu

Satışa çıkarılan ilk birolar 1945'te üretildi. Biro aynı yıl tükenmez kalem lisansını bir Fransız olan Marcel Bich'e verdi.

Bich kendi firmasına BiC adını verip Biro'nun tasarımını çok az değiştirerek bir seri üretim sistemi kurdu, bu da tükenmez kalemleri inanılmaz ucuza mal etmesini sağladı.

BiC hala tükenmez kalem konusunda yıllık 1.38 milyar euroyla dünya lideridir. 2005'te 100 milyarına tükenmez kalemini satmıştır. En çok satan BiC Cristal modeli günde 14 milyon adet satılmaktadır.

Biro'ya saygı göstergesi olarak (tükenmez kaleme birome adını veren) Arjantinliler, Biro'nun doğum günü olan 29 Eylül'ü Mucitler Günü olarak kutlar.

Lady Gaga - Inner Fire

=Tracklist=

01. Feed My Pop Heart
02. Dirty Rich (Demo Version)
03. You And I (Live)
04. Captivated (Live)
05. Stand By Me
06. Paparazzi (Demo Version)
07. Alejandro (Demo Version)
08. Don%27t Give Up (with The Midway States)
09. Viva La Vida (Coldplay Cover)
10. Dazed Digital aka Glamorous Life (Instrumental Version)
11. Bad Romance (Demo Version)
12. Telephone (Demo Version) [No Beyonce]
13. Monster (The Popstar Club Mix)

VA - Top 50 Hits (2010)

Tracklist:

1. Love The Way You Lie – Eminem Ft Rihanna
2. Egoista – Belinda Ft. Pitbull
3.When I Look At You – Miley Cyrus
4.My First Kiss – 3OH!3 feat. Ke$ha
5.Dance In The Dark – Lady Gaga
6.Gettin Over You – David Guetta
7. OMG – Usher ft. Will.i.am
8.I Like It – Enrique Iglesias & Pitbull
9.California Gurls – Katy Perry Ft. Snoop Dogg
10.As Cores – Cine
11.Your Love Is My Drug – Ke$ha
12.If I Had You – Adam Lambert
13.Levo comigo – Restart
14.Alejandro – Lady Gaga
15.Careful – Paramore
16.Beautiful Monster – Ne-Yo
17.Commander – Kelly Rowland Ft David Guetta
18.Aleph – Anahi
19.Always Loved A Film – Underworld
20.Cant Be Tamed – Miley Cyrus
21.So Rezo – Nx Zero
22.No Te Quiero – Sophia Del Carmen Ft. Pitbull
23.Pes Cansados – Sandy
24.Not Myself Tonight – Christina Aguilera
25.Linda t?o Linda – Hori
26.Round And Round – Selena Gomez & The Scene
27.Somebody To Love – Justin Bieber Ft. Usher
28.Teenage Dream – Katy Perry
29.Fugidinha – Michel Telo
30.Rockstar 101 – Rihanna
31.Heaven Is A Place On Earth – Belinda Carlisle
32.Take It Off – Ke$ha
33.Fracasso – Pitty
34.Mine – Taylor Swift
35.Never Say Never – Justin Bieber
36.Missing You – Black Eyed Peas
37.Club Cant Handle Me – Flo-Rida
38.Famosa – Claudia Leitte
39.Me Hipnotizas – Anahi
40.Nothing On You – Bob ft. Bruno Mars
41.Hot Tottie – Usher Ft. Jay-Z
42.Airplanes – Bob feat. Hayley Williams
43.Ridin Solo – Jason Derulo
44.Dynamite – Taio Cruz
45.Impossible – Shontelle
46.I Made It – Kevin Rudolf
47.Deuces – Chris Brown
48.Infinity – Madonna
49.Champagne Life – Ne-Yo
50.Got Your Back – T.I.

VA - Hit 200 MTV (2010)

Tracklist:

001 Taio Cruz - Break Your Heart.
002 Magic System Feat. Cheb Khaled - Meme Pas Fatigue.
003 David Guetta Feat. Kid Cudi - Memories.
004 Yolanda Be Cool & Dcup - We No Speak Americano.
005 Lena Meyer-Landrut - Satellite.
006 Whizzkids Feat Inusa Dawuda - Rub A Dub Girl.
007 Dj Rynno Feat. Sylvia - Oriental Feel.
008 Junior Caldera Feat. Sophie Ellis Bextor - Can't Fight This Feeling.
009 Shakira Feat. Freshlyground - Time For Africa (Waka Waka).
010 Supafly Inc - Catch Me When Im Falling.
011 Lumidee Feat. Chase Manhattan - Alors On Dance.
012 Lady Gaga - Alejandro.
013 Alexandra Stan - Lollipop (Param Pam Pam).
014 Cheryl Cole - Parachute.
015 Black Eyed Peas - Meet Me Halfway.
016 Favretto Feat Ann Lee - I Get The Feeling.
017 Amsterdam Avenue Feat. Matteo - Mysterious Girl.
018 Velile Feat. Safri Duo & Asoa - Helele (Safri Duo Single Mix).
019 Paula Seling & Ovi - Playing With Fire.
020 Adriano - Ritmo Latino.
021 Dan Balan - Chica Bomb.
022 Hi-Q - Ice Of You.
023 Jedward Feat. Vanilla Ice - Under Pressure (Ice Ice Baby).
024 Lemar - One Night.
025 Sasha Lopez - Madam.
026 Sean Kingston Feat.Nicki Minaj - Dutty Dutty.
027 David Guetta Feat. Akon - Sexy Bitch.
028 Stromae - Alors On Danse.
029 Tom Boxer Feat. Antonia - Morena My Love.
030 Wynter Gordon - Love Is Long.
031 Anelyse - Near Me.
032 Claudia Cream Feat. Fatman Scoop - Just A Little Bit.
033 Cristian Tarcea Feat. Reea - Looking For Your Love.
034 Dj Robert Georgescu Feat Lara - Be Side You.
035 F. Charm - Asesina.
036 Inusa Dawuda Feat Ritmo Playaz - Dont Go.
037 Lady Gaga - Bad Romance.
038 Dj Yankovski - Foule Sentimentale.
039 Agrro Santos Feat. Kimberly Wyatt - Candy.
040 Armin Van Buuren Feat. Sharon Den Adel - In & Out Of Love.
041 Pitbull - I Know You Want Me Calle Ocho.
042 Roller Sis - Sexy Girl.
043 Via Sirius - Its Alright.
044 Bastian Van Shield - With Dust.
045 Dj Auzern - Vive La Vida.
046 Kesha - N-N-N-Neva Baby.
047 Enrique Iglesias - Alive.
048 Timoteij & Relenriad Duare - Vanda Med Vinden.
049 Giorgos Alkeos & Friends - Opa.
050 Jessy Matador - Allez Ola Ole.
051 K - Maro - Music.
052 Kelly Rowland - Work.
053 Mario Bischin - So.
054 Steel And White Ft. Dora - Feel The Sun.
055 Tony Ray - La Trompeta.
056 Britney Spears - 3.
057 Cahill - Sex Shooter.
058 Deepside Deejays - Feels So Good.
059 Mika - Kick Ass.
060 Akon - Dj.
061 Arash - Kandi.
062 Ar Rahman Pussycat Dolls I Nicole Scherzinger - Jai Ho.
063 Justin Timberlake Feat. Jamie Foxx - Winner.
064 Craig David - One More Lie (Standing In The Shadows).
065 Denis The Menace - Show Me A Reason.
066 Ke$Ha - Blah Blah Blah.
067 Timbaland & Soshy - Morning After Dark.
068 Daddy Yankee & Don Omar - Desafio.
069 Akon Feat Jadakiss - Criminal Minded.
070 Alessia - Boro Na Sou Po.
071 Eva Simons - Silly Boy.
072 Anda Adam - Cadillac.
073 Elize - Hot Stuff (Hi Tack Radio Edit).
074 Infernal - Love Is All.
075 Rihanna - Russian Roulette.
076 Tom Boxer - Beautiful Day.
077 Edward Maya & Vika Jigulina - Stereo Love.
078 Esmee Denters - 007 On You.
079 Inna - No Limit.
080 Lady Gaga - Monster.
081 Pitbull - America.
082 Enrique Iglesias - It Must Be Love.
083 Britney Spears - Outta This World.
084 David Guetta Ft Estelle - One Love.
085 3oh!3 Feat Lil Jon - Hey.
086 50 Cent Ft Jovan Deis - Baby By Me.
087 Agnes - On & On.
088 A-Ha - Foot Of The Mountain.
089 Brandy Feat. Timbaland - Believer.
090 Inna - Sun Is Up.
091 Dj Rushen & Danny Claire - No No.
092 Beyonce - Waiting.
093 Madonna - Its So Cool.
094 Enrique Iglesias - Tu Y Yo.
095 Morandi - Colors.
096 Tiesto Feat. Kairat The Love Guide & Salta - I Will Be Here.
097 Cheryl Cole - Fight For This Love.
098 Dj Sava Feat. Raluka - Say Goodbye.
099 B.O.B. Feat. Bruno Mars - Nothing On You.
100 Edward Maya Feat Eda - Close To You.
101 Basshunter - Saturday.
102 Deep And White - Definition Of Love.
103 Dj Bigice & Outffit - Vejo Bonito.
104 Rihanna Feat. Young Jeezy - Hard.
105 Inna - 10 Minutes.
106 Taio Cruz - Dynamite.
107 Yarabi - Crazy Dream.
108 Vivien O'hara Feat. Adrian Sana (Akcent) - Too Late To Cry.
109 Usher Feat. Will.I.Am - Oh My Gosh.
110 Dj Yaruskin Igor - The Bad Touch.
111 Miley Cyrus - Cant Be Tamed.
112 Arash And Najim Feat Rebecca - De Toi.
113 Kato Feat. Jon - Turn The Lights Off.
114 Sieneke - Ik Ben Verliefd (Sha-La-Lie).
115 Chanee & N'evergreen - In A Moment Like This.
116 Eva Rivas - Apricot Stone.
117 Muse - Undisclosed Desire.
118 Iyaz - Replay.
119 Pitbull - Feels Good.
120 Joshua - 1000 De Nopti.
121 Richard Durand - Always The Sun.
122 Ady Cristu & Snake Feat. Rya - La La Song.
123 Shakira - She Wolf.
124 Plumb - Hang On (Digital Dog Radio Edit).
125 Pitbull Feat. Machel Montano - Alright.
126 Sun Stroke Project & Olia Tira - Run Away.
127 Justin Bieber - Love Me.
128 Sugababes - Wear My Kiss.
129 Kesha - Tik Tok.
130 Amy Macdonald - Don't Tell Me That It's Over.
131 Mari - Queen Of Tomorrow.
132 Kylie Minogue - All The Lovers.
133 Dj Aligator Feat. Jinks - Gi Det Til Dig.
134 Bob Sinclar Feat. Shaggy & Sahara - I Wanna.
135 R.I.O. - When The Sun Comes Down.
136 Kat Deluna - Club On Smash.
137 N.E.R.D Feat. Nelly Furtado - Hot N Fun.
138 Sabrina Washington - Omg.
139 Keri Hilson - I Like.
140 Ryan & Radu - Rush Love.
141 Backstreet Boys - Straight Through My Heart.
142 Gregoire - Donne Moi Une Chance.
143 In-Grid - Les Fous.
144 Christina Milian - Boombox.
145 Ada - Say My Love.
146 Beat Music - Crazy Life.
147 Dj Bobo - Superstar.
148 Rihanna Feat. Justin Timberlake - Hole In My Head.
149 David Deejay Feat. Kittens - Persia.
150 David Guetta Feat. Chris Willis & Fergie - Gettin' Over You.
151 Beyonce - Single Ladies.
152 Alyosha - To Be Free.
153 Fly Project - Mandala.
154 Lady Gaga Feat. Beyonce - Telephone.
155 L. Rudenko Feat. Kvinta Nicco - Destination.
156 Jasper Forks - River Flows In You.
157 Eric Chase - If You Tolerate This.
158 Eminem Feat. Rihanna - Love The Way You Lie.
159 Alina - Deep In Love.
160 Enrique Iglesias Feat. Ciara - Takin' Back My Love.
161 Timbaland Feat. Chad Kroeger - Tomorrow In The Bottle.
162 Timati Feat. Busta Rhymes And Mariya - Love You.
163 Mika Feat. Toni Basil - Hey, Mika.
164 Edward Maya - This Is My Life.
165 Eddy Wata - My Dream.
166 Claudia Pavel - Crazy.
167 Omarion - Speedin.
168 Sophie Ellis Bextor - Sophia Loren.
169 Juan Magan Feat. Bobby Alexander - Never Enough.
170 Jennifer Lopez Ft. Pitbull - Fresh Out The Oven.
171 Jason Derulo - Ridin' Solo.
172 One Republic - All The Right Moves.
173 Kittens - Party.
174 Timbaland Feat. Katy Perry - If We Ever Meet Again.
175 Plazma - Mystery.
176 J. Lewis Ft. Flo - Rida - Dancing For Me.
177 A-Ha - Butterfly, Butterfly.
178 Linkin Park - New Divide.
179 Black Eyed Peas - Rock That Body.
180 Alyosha - Sweet People.
181 Mossano - Zingarinho.
182 Adam Lambert - Whatya Want From Me.
183 Enrique Iglesias Feat. Pitbull - I Like It.
184 The Rasmus & Anette Olzon - October & April.
185 Dj Layla Feat. Alissa - Single Lady.
186 Rihanna - Written In The Stars.
187 Nicole Scherzinger Feat. Akon - On My Side.
188 Andreea Banica - Love In Brasil.
189 Kevin Rudolf Feat. Birdman, Lil Wayne & Jay Sean - I Made It.
190 Akon - Im Sorry.
191 Owl City - Fireflies.
192 Timbaland Feat. Tyson - In Love With You.
193 Akon Feat. Twista - On Top.
194 Oana & Alexander - Come To Me.
195 Katy Perry & Snoop Dogg - California Gurls.
196 Robbie Williams - Bodies.
197 Diddy-Dirty Money Feat. Tinie Tempah - Hello Good Morning.
198 Kardinal Offishall Feat. Akon - Body Bounce.
199 Jakarta - Superstar.
200 Rihanna - Te Amo

Download VA - MTV Top 100 Greatest Songs (2010)

Tracklist

001 - Beatles - Yesterday
002 - Rolling Stones - Satisfaction
003 - Nirvana - Smells Like Teen Spirit
004 - Madonna - Like a Virgin
005 - Michael Jackson - Billie Jean
006 - Beatles - I Want To Hold Your Hand
007 - Aretha Franklin - Respect
008 - U2 - With or Without You
009 - Jackson 5 - I Want You Back
011 - The Eagles - Hotel California
012 - The Supremes - Where Did Our Love Go
013 - Guns 'N Roses - Sweet Child O' Mine
014 - Rolling Stones - Brown Sugar
015 - John Lennon - Imagine
016 - Sinead O'Conner - Nothing Compares 2 U
017 - Stevie Wonder - Superstition
018 - REM - Losing My Religion
019 - Madonna - Vogue
020 - Bob Dylan - Like A Rolling Stone
021 - Van Morrison- Brown Eyed Girl
022 - Michael Jackson - Beat It
023 - Roy Orbison - Oh, Pretty Woman
024 - Marvin Gaye - What's Going On
025 - Britney Spears - Baby One More Time
026 - Fleetwood Mac - Go Your Own Way
027 - Prince - When Doves Cry
028 - Hanson - Mmmbop
029 - Queen - Bohemian Rhapsody
030 - Elton John - Your Song
031 - Santana - Smooth
032 - Otis Redding - Sitting On The Dock Of The Bay
033 - The Who - My Generation
034 - Alanis Morrisette - Ironic
035 - Bruce Springsteen - Born To Run
036 - Tlc - Waterfalls
037 - Naughty By Nature - OPP
038 - David Bowie - Changes
039 - Googoo Dolls - Iris
040 - Whitney Houston - I Will Always Love You
041 - Creedence Clearwater Revival - Proud Mary
042 - Police - Every Breath You Take
043 - Rolling Stones - Miss You
044 - Abba - Dancing Queen
045 - Eric Clapton - Tears In Heaven
046 - Smokey Robinson & The Miracles - The Tracks Of My Tear
047 - Van Halen - Jump
048 - Pearl Jam - Jeremy
049 - Bob Dylan - Tangled Up in Blue
050 - Prince - Little Red Corvette
051 - The Temptations - Just My Imagination
052 - Paul McCartney - Maybe I'm Amazed
053 - George Michael - Faith
054 - Fastball - Out of my Head
055 - Nsync - Bye Bye Bye
056 - Gloria Gaynor - I Will Survive
057 - The Go-Gos - Our Lips Are Sealed
058 - The Wallflowers - One Headlight
059 - Stevie Wonder - You Are The Sunshine Of My Life
060 - Billy Joel - Just The Way You Are
061 - Rem - The One I Love
062 - Madonna - Papa Dont Preach
063 - Beatles - In My Life
064 - Elton John - Bennie and the Jets
065 - The Cars - Just What I Needed
066 - Cyndi Lauper - Time After Time
067 - Eminem - My Name Is
068 - Garbage - I'm Only Happy When It Rains
069 - Depeche Mode - Just Can't Get Enough
070 - Beach Boys - Good Vibrations
071 - The Ramones - I Wanna Be Sedated
072 - Tom Petty - Free Fallin'
073 - The Culture Club - Do You Really Want To Hurt Me
074 - Elton John - Tiny Dancer
075 - Sly & The Family Stone - Hot Fun In The Summertime
076 - Radiohead - Creep
077 - Al Green - Let's Stay Together
078 - Green Day - Longview
079 - Janet Jackson - Nasty
080 - LL Cool J - I Need Love
081 - No Doubt - Don't Speak
082 - Michael Jackson - Rock With You
083 - Foreigner - I Want To Know What Love Is
084 - Oasis - Wonderwall
085 - Cheap Trick - Surrender
086 - Human League - Dont You Want Me
087 - Pretenders - Brass In Pocket
088 - Wyclef Jean - Gone Til November
089 - Wham! - Careless Whisper
090 - Brandy & Monica - The Boy Is Mine
091 - Blackstreet - No Diggity
092 - Beegees - Stayin Alive
093 - ACDC - Shook Me All Night Long
094 - Blink 182 - All The Small Things
095 - Chic - Good Times
096 - Def Leppard - Photograph
097 - B52's - Love Shack
098 - Fine Young Cannibals - She Drives Me Crazy
099 - Bizmarkie - Just A Friend
100 - SoftCell - Tainted Love

Chromeo - Business Casual (2010)

Track List:
------
01. Hot Mess 03:40
02. I'm Not Contagious 03:39
03. Night By Night 03:47
04. Don't Turn The Lights On 04:33
05. You Make It Rough 07:19
06. When The Night Falls 03:45
07. Don't Walk Away 03:31
08. J'ai Claque La Porte 02:26
09. The Right Type 03:55
10. Grow Up 03:03

Top 50 Agosto - MTV Portugal 2010

Tracklisting

01. Dutch Tha Kid Feat. Shy Boogs – All Night
02. Bruck Up Feat. Shaggy – Sunglasses (Keep Ya Shades On)
03. Taylor Swift Feat. T-Pain – Thug Story
04. DJ Khaled Feat. Ludacris, Snoop Dogg, Rick Ross and T-Pain – All I Do Is Win
05. Tiësto VS. Diplo – C’mon
06. Colette Carr – Back It Up
07. Dakota Fanning Feat. Kristen Stewart – Cherry Bomb
08. B.o.B Feat. Hayley Williams – Airplanes
09. Lil’ Wayne – I’m Single
10. Usher Feat. Pitbull – DJ Got Us Falling In Love Again
11. Eminem Feat. Rihanna – Love The Way You Lie
12. Justin Bieber Feat. Sean Kingston – Eenie Meenie
13. Usher – There Goes My Baby
14. Katy Perry – Teenage Dream
15. Jason Derulo – Ridin’ Solo
16. Chitlins – The Boom Boom Dance
17. Ke$ha – Take It Off
18. Paramore – That’s What You Get
19. Ciara Feat. Ludacris – Ride
20. Flo Rida feat. David Guetta – Club Can’t Handle Me
21. Linkin Park – The Catalyst
22. Three 6 Mafia Feat. Tiesto, Sean Kingston & Flo Rida – Feel It
23. Selena Gomez – Tell Me Something I Don’t Know
24. Travie McCoy Feat. Bruno Mars – Billionaire
25. Taylor Swift – Mine
26. Big K.R.I.T. – Somedayz
27. Sean Kingston featuring Nicki Minaj – Letting Go (Dutty Love)
28. DJ Khaled Ft. T Pain, Young Jeezy, Ludacris, Busta Rhymes, Big Boi, Lil Wayne, Fat Joe, Birdman, Rick Ross – I’m So Hood (Remix)
29. K. Michelle – I Just Can’t Do This
30. Enrique Iglesias Feat. Pitbull – I Like It
31. Avril Lavigne – Alice
32. Mike Posner – Cooler Than Me
33. Lady Gaga feat. Beyoncé – Telephone
34. Katy Perry Feat. Snoop Dogg – California Gurls
35. Muse – Uprising
36. Soulja Boy Tell’em – Pretty Boy Swag
37. Adam Lambert – Whataya Want From Me
38. Taylor Swift – You Belong With Me
39. Usher Feat. Will.I.Am – OMG
40. Maps & Atlases – Solid Ground
41. Cali Swag District – Teach Me How To
42. Iyaz – SoloDougie
43. Yolanda Be Cool & Dcup – We No Speak Americano
44. Jay-Z Feat. Rihanna and Kanye West – Run This Town
45. Chris Brown & Tyga Ft. Kevin McCall – Deuces
46. Trey Songz – Already Taken
47. 3oh!3 feat. Kesha – My First Kiss
48. Dorrough Ft. Nitti- Get Big
49. Ice Cube – I Rep That West
50. N.E.R.D. Ft. Nelly Furtado – Hot N’ Fun

KOLONYA YAPIMI ? Kolanya nasıl yapılır ?

Kolonya dediğimiz madde bir çeşit alkol çözeltisinden başka bir şey değildir. Kolonya üretmek için en kullanışlı alkol (C2H5OH) etil alkoldür. Metil alkol zararlıdır ve kullanılmaz. Farklı kokularda kolonya elde etmek için bu çözeltiye çeşitli esanslar katılır. Kolonya içindeki alkol miktarı o kolonyanın derecesini verir. Örneğin 80 derecelik bir litre limon kolonyası elde etmek için; 883 mL. etil alkole , 15mL. limon esansına ve 152 mL. damıtılmış suya ihtiyacımız vardır. Önce limon esansını etil alkolde çözeriz. Sonra çözeltiye damıtılmış su (saf su) ekleyerek çözeltiyi bir litreye tamamlarız. Oluşturduğumuz çözeltiyi özel bir bezde süzeriz ve kolonyamız artık kullanılmaya hazırdır.

KOLONYANIN DERECESİ:
80o Limon Kolanyası
60o Tütün Kolanyası

KARIŞIM:

1 litre kolonya hesabına göre:

1. Etil alkol: 833 ml.
2. Limon esansı: 15 ml.
3. Damıtık su: 152 ml.

KULLANILAN ESANS:
Hazır limon ve tütün esansı kullanılmaktadır.

KULLANILAN GIDA BOYASI:
Boyasız.


LİMON KOLONYASI İMALATI İÇİN GEREKLİ MATERYALLER:

1. Dereceli silindir.
2. Beher
3. Pipet ya da damlalık
4. Huni
5. Amerikan bezi
6. Boş kolonya şişesi
7. Çay kaşığı

LİMON KOLONYASININ HAZIRLANIŞI

1. Limon esansının belirtilen miktarlarda etil alkolde çözünmesi sağlanır.
2. Hazırlanan alkol-esans çözeltisine damıtık su ilâve edilir.
3. Bu çözelti Amerikan beziyle süzülerek ambalajlanır ve kullanıma hazır getirilir.

Selsiyus (santigrat) nedir ?

İsveçli fizikçi ve astronom Anders Celsius'un 1742'de geliştirdiği sıcaklık ölçeği. Bu ölçeğe santigrat da denir.

Günümüzde pek çok ülkede kullanılan Selsiyus ölçeğine göre, buzun erime noktası 0 santigrat derece, suyun kaynama noktası da 100 derece selsiyustur. Selsiyus sıcaklık ölçeği için °C simgesi kullanılır ve "derece selsiyus" diye okunur.

Kuşlar göç ettikten sonra niçin geri dönerler?

Kuşların kış ayları gelirken niçin güneye, ılıman bölgelere göç ettiklerinin nedeni herkes tarafından bilinir. Kışın beslenemeyecekleri için göç ettikleri bilgisi genel anlamda doğrudur ama kuşların göçü sanıldığı kadar basitçe izah edilebilecek bir olay değildir.

Kuşların göç nedenlerinin atalarından, buzul çağı zamanlarından kalma olduğunu ileri sürenler de var. Ancak günümüzdeki görüşler, kuşların iç biyolojik takvimlerine göre belirli zamanlarda hormonal dengelerinin değiştiği, uzun bir yolculuğa hazırlık olarak vücutlarında yağ depolama miktarlarını arttırdıkları, kışı beklemeden hava şartlarındaki değişiklikleri hissettikleri an göç yollarına düştükleri şeklinde.

Bu görüşlere göre kuşlar Eylül ayı civarında göçe başlasalar bile yağ depolamaya çok daha önce, yazın en sıcak günlerinde başlıyorlar. Belki kar yağışının geleceğini bilmiyorlar, belki de göçmen kuşlar hayatlarında hiç kar görmediler, karlı ortamda yaşamadılar, yiyeceksiz kalmadılar ama göçme işini tecrübeleriyle değil biyolojik takvimleri ve bunun tetiklediği hormonal değişimler sayesinde otomatik olarak yapıyorlar.

Soğuk havalar gelirken kuşların daha ılıman yerlere göç etmeleri tamam da göç ettikten sonra niçin tekrar geri dönüyorlar? Daha sıcak iklimlerde yaşamak, bol yiyecek bulmak, daha mutlu olmak için yüzlerce kilometre yol git, sonra da gerisin geriye dön.

Bu, biraz insanların yaz aylarında yazlığa gidip dönmelerine benziyor ama insanlarda durum farklı, çocukların okulları, ebeveynlerin işleri var.. Gerçi insanlarda da göçmenlik yaygın ama onlar göç ettikleri yerlerde kalırlar. Zaten bu düşünülmüş, belirli bir ihtiyaç ve amaç uğruna yapılmıştır, kuşların bu göç işini oturup düşünerek yapmadıkları bir gerçek.

Kuşların göç ettikten sonra baharda tekrar geri dönmelerini uzmanlar çeşitli sebeplere bağlıyorlar. Birinci sebep, şüphesiz baharda kuzey yarımkürenin ısınması. Bu mevsimde gündüzlerin uzaması nedeniyle yiyecek arama sürelerinin artması ve ana besinleri olan böceklerin çoğalması da diğer sebepler.

Bu arada güney yarımkürede bu kadar kuşu besleyecek yiyecek olmaması aksine kuş avlayarak beslenen hayvanların çok olması da ilkbahardaki geri dönüşe etken. Bütün bu nedenlere rağmen geri dönüş sinyalini yine de biyolojik takvimlerinin verdiği biliniyor.

Kuşların göç ettikten sonra geri dönmeleri kadar, Ekvator Afrikası'ndan dönen bir kuşun Doğu Anadolu'da bir ahırda bir evvelki yıl yaptığı yuvayı tekrar bulabilmesi de ilginçtir. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, göçmen kuşların başlıca dayanak noktalan gündüz Güneş, geceleri ise yıldızlardır. Hava kapalıysa akarsular, dağlar gibi yeryüzündeki coğrafik şekilleri kullanıyorlar. Göçmen kuş türlerinin bir çoğunun yolculuklarında yerin manyetik alanından da faydalandıkları tespit edilmiştir. Yakıt olarak vücutlarındaki yağı kullanan kuşların göç süresince kat ettikleri mesafeler de inanılmazdır. Örneğin dış görünüşü ile diğer kırlangıçların aynısı olan Kutup Denizi Kırlangıcı her yıl Arktika'dan Antarktika'ya ve tersine 17 bin, toplam 35 bin kilometre uçar. Ama birbirinin benzeri iklimde ve buzlarla kaplı bu iki yer arasında gidip gelmekte ne bulur bilinmez.

Kuru buz nedir?



Karbondioksitin düşük sıcaklıkta katı hale geçmiş durumuna kuru buz denir. Örneğin, yüzey sıcaklık ortalaması -50 derece kadar olan Mars gezegeninde geniş alanlar atmosferdeki karbondioksitin yoğuşması ile oluşmuş kuru buz örtüsüyle kaplıdır. Buz pateni pistlerinde de genellikle kuru buz kullanılır.

Koyu renk gözlü çiftlerin çocukları nasıl açık renk gözlü olabiliyor?

Genlerin ana mekanizması çok basittir. Her anne ve baba iki tam gene sahiptir. Ve bunlardan birini çocuğuna geçirir. Eğer anne ve babadan alınan genler aynı ise, yani çocuk her iki taraftan da mavi göz genini aldı ise problem yoktur.Çocuğun gözlerinin rengi mavi olacaktır. Ancak bir taraftan mavi göz, diğerinden kahverengi göz genini aldı ise gözlerinin biri mavi diğeri kahverengi olmayacağına göre bu genlerden biri üstün gelecektir.

İşte rakibine karşı daima üstün gelen bu genlere hakim (dominant) gen adı verilir. İnsanlarda koyu renk göz geni hakim gendir. Yukarıda bahsi geçen çocuğun gözleri kahverengi olacaktır. Mavi göz rengi gibi mücadeleyi kaybeden gene de saklı (recessive) gen denilmektedir.

Anne ve babadaki her iki gen de hakim gen ise sonuç aynı olacaktır. Saklı gen bu mücadelede ancak her iki tarafın geni de saklı gen ise galip çıkabilir. Uzun boy ve kısa boy genlerinde hakim olan uzun boydur. Örneğin babada iki uzun boy geni (U/U), annede ise iki kısa boy geni (k/k) varsa, her çocukta mutlaka bir uzun ve bir kısa boy geni (U/k) olacak ve uzun boy hakim gen olduğundan her çocuk uzun boylu olacaktır.

Bu çocuklar (U/k) gen yapılı biri ile evlenirlerse, çocukların her birinde muhtemelen (U/U, U/k, k/U, k/k) gen yapısı oluşacak yani üç çocuk uzun boylu olurken bir tanesi kısa boylu kalacaktır. İnsanlarda kahverengi göz rengi, görme yeteneği ve saçlılık hakim genler iken mavi göz, renk körlüğü ve kellik saklı genlerdir.

Saklı gen çocuğun DNA sarmalında kalıp, onun çocuklarına da geçebilir. Babası mavi, annesi kahverengi gözlü çocuk kahverengi olur ama mavi renk göz geni saklı olarak durur. Kendisi ile aynı genetik yapıda biri ile evlenirse yukarıdaki uzun boy-kısa boy örneğinde olduğu gibi anne ve baba kahverengi gözlü olamlarına rağmen çocuklardan biri mavi gözlü olabilir.

Bu durum Mendel kurallarına uygun olup mavi gözlü çocukları olan kahverengi gözlü anne ve babaların paniğe kapılmalarına ve ortada başka bir neden aramalarına gerek yoktur.

Köpekler besinlerini neden gömerler?

Köpekler, çevrelerine yakın yerlere, ihtiyaçları olacak yiyecekleri gömerek, besinlerini depolarlar. Bu, insanlar tarafından istifçilik veya besin depolama olarak adlandırılır. Ev hayvanları arasında sadece köpekler, kemiklerini gömmeye eğilimi olan hayvanlardır. Vahşi hayatta yaşayan kurtlar, yakaladıkları küçük avları, daha sonra kullanmak üzere gömerler. Evcil köpekler ise kemiklerini gömdükten sonra onunla ilgilenmez, yani daha sonra çıkarıp, kullanmaz ve unuturlar. Evde yaşayan köpekler de gıdalarını koltuk araları, halı veya elbiselerin altına vs. saklar ve koku yardımıyla tesadüfen bulmazlarsa, unuturlar. Demek oluyor ki, evcil köpekler gömme işlemini besin ihtiyaçlarını garanti altına almak için yapmamaktadırlar. Bu, tamamen vahşi hayattan kalma bir içgüdüdür.

Kolonya nasıl yapılır ve maddelerin bileşim oranları nedir?

Kolonya dediğimiz madde bir çeşit alkol çözeltisinden başka bir şey değildir. Kolonya üretmek için en kullanışlı alkol (C2H5OH) etil alkoldür. Metil alkol zararlıdır ve kullanılmaz. Farklı kokularda kolonya elde etmek için bu çözeltiye çeşitli esanslar katılır. Kolonya içindeki alkol miktarı o kolonyanın derecesini verir. Örneğin 80 derecelik bir litre limon kolonyası elde etmek için; 883 mL. etil alkole, 15mL. limon esansına ve 152 mL. damıtılmış suya ihtiyacımız vardır. Önce limon esansını etil alkolde çözeriz. Sonra çözeltiye damıtılmış su (saf su) ekleyerek çözeltiyi bir litreye tamamlarız. Oluşturduğumuz çözeltiyi özel bir bezde süzeriz ve kolonyamız artık kullanılmaya hazırdır.

Kızıl ötesi nedir? Kızıl ötesi dürbünler akşamları nasıl görür?

Kızılötesi olarak adlandırılan ışınım, görünür ışıktan daha uzun dalgaboylu ve daha düşük enerjili ışınımdır. Gözlerimiz bu dalgaboyuna duyarlı olmadığından, onu algılayamayız. Karanlıkta görmeyi sağlayan araçlarda bu durumdan yararlanılır. Gece dürbünleri, küçük bir lamba yardımıyla çevreye kızılötesi ışık yayarlar. Etraftaki cisimlerden geri yansıyan bu ışık çıplak gözle görülemez. Ancak, gece dürbünleri algıladıkları kızılötesi ışınımı görünür ışığa çevirirler. Böylece, gece görüşü sağlanmış olur.

Niçin insanların kanları birbirlerinden farklı?

Vücudumuzda yaşantımız boyunca hiç durmadan çalışan bir kasımız vardır. Yani tek bir kastan oluşan kalbimiz. Kalbimiz nefes ile alınan oksijeni akciğerlerimizde alan kanı vücudumuzun her noktasına pompalar. Bir dakikalık sürede ciğerlerin aldığı hava ile kalbin pompaladığı kan aynı hacimde, yaklaşık altı litredir. Gerilim halinde ciğerlerin alıp verdiği hava, kalbin kan kapasitesini aşar. Peki nasıl oluyor da bu kan insandan insana farklı oluyor ve hatta birbirleri ile hiç uyuşmuyor?
İnsanların kan grupları doğmalarından önce genetik olarak saptanmıştır. Kanımızda yabancı maddeleri, mikropları tespit edip bunlarla savaşan hücrelerimiz, yani kırmızı kan hücreleri, bir diğer deyişle alyuvarlar vardır. Bu alyuvarlar sadece 120 gün yaşarlar. Bu nedenle vücudumuzda devamlı alyuvarlar üretilir. Ortalama bir yaşam süreci boyunca, insan vücudunda yarım tondan fazla alyuvar üretilir. Bu alyuvarların yüzeylerinde "antigen" denilen proteinler ve lipidler vardır. İşte bu antigenlerin varlığı veya yokluğu kan gruplarını tayin eder.
Aslında bilinen üç yüz kan grubu vardır ama AB0 adı verilen en yaygın gruplama sistemi, ebeveynlerden miras alınan A ve B adı verilen iki antigenin varlığı veya yokluğu üzerine kurulmuştur. Bu sistemi ilk olarak 1902 yılında Avusturya kökenli ABD'li bilimci Karl Landsteiner ortaya çıkarmıştır.
Bu gruplamada kanlar A, B, AB ve 0(sıfır) olmak üzere dörde ayrılırlar. İnsanın dışındaki hayvanların da farklı kan grupları vardır. Örneğin, domuzlarda 16, ineklerde 12, köpeklerde 7, kedilerde ise 2 farklı kan grubu tespit edilmiştir.
Bu gruplamada bazıları birbileri ile uyumlu olabilir ve diğer gruptan kan alabilir veya verebilir. Uyumsuz gruplarda ise karşı tarafın savunmacı antigenleri gelenleri dost bilmeyip savaş açarak kanda pıhtılaşmaya, böbrek rahatsızlıklarına hatta ölüme sebep olabilirler

Biber neden acıdır?

Biber acı değildir. Acı, tatlının tersidir ve acıya örnek olarak kiwinin ya da greyfurdun tadı gösterilebilir. Biber acı değil yakıcıdır. Bunun tersi ise serinletici olup, buna da örnek olarak nane veya mentol gösterilebilir.
Biberin yakıcılığı, içinde bulunan kapsaisin adı verilen bir tür bileşikten kaynaklanır. Bu maddenin büyük bir kısmı, biberin etli kısmında ve tohumlarında bulunur. Bu nedenle ucu pek yakıcı olamayan biberin, yenildikçe yakıcılığı daha çok hissedilir.
Kapsaisin maddesi bibere yakıcılık vermekle kalmaz, cilde temas ettiğinde tahrişe de yol açar. Hatta bu özelliğinden dolayı bazı romatizma ilaçlarının formüllerinde de kullanılır.
Yeşil biber kırmızı olanından daha yakıcı değildir. Yakıcı biberler koyu renkli ve çok sivri uçludur. Biberler A ve C vitaminleri bakımından çok zengin olup, sıcak havada yenilen yakıcı biberler insanı terletirler ve terin buharlaşmasıyla insanda bir serinlik hissi duyulur.
Buna karşın, biberin içindeki kapsaisin maddesi, insanda tükürük salgısını da artırır, solunum ve kan basıncında değişimler yaratır, bağırsaklarda emilimin azalmasına yol açar.
Hayvanlar üzerinde yapılan deneyler sonucunda, diğer kansorejen maddelerle birlikte alındığında, karaciğer kanserinin ortaya çıkmasında, hızlandırıcı rolü olduğu konusunda ciddi kuşkular vardır.
Biberden ağzımız yanınca çoğumuz hemen su içeriz ve bir işe yaramadığını görürüz. Peki nasıl oluyor da, bibrin yakıcı tesirini su gideremiyor? Sebebi basit, yağ ve su kesinlikle birbirlerine kaarışmaz. Biberlerin yakıcılık veren maddesi yağlı olduğu için, ne kadar su içerseniz için onunla birleşmez. En iyi metot ekmek yemektir. Ekmek bu yağı absorbe der ve mideye taşır.
Bir diğer etkili yol da süt içmektir. Sütün içindeki kasein maddesi bir deterjan görevini üüstlenir, biberin yağı ile karışarak ağzı temizler. Bu da yeterli değilse rakı içilmesi önerilir. Rakı da diğer alkol içeren sıvılar gibi yağı çözer ve sorunu giderir, ama sonuçları ertesi sabah ortaya çıkacak başka sorunlar getirir.

Niçin uyuyoruz?

İşte hayatımızla ilgili son derece önemli bir soruya bir süpriz cevap daha! "Hiç kimse bilmiyor." Cevabın kolay olduğunu, uykuda enerjimizi sarj ettiğimizi söyleyebilirsiniz, ama bilimsel araştırmalar bunu göstermiyor. Yapılan araştırmalarda, İngiltere'de 70 yaşında bir kadının, her gece bir saat uyuyarak, hatta bir keresinde 56 saat uyanık kaldıktan sonra sadece 1,5 saat uyuyarak ertesi gün tam performans ile hayatını sürdürebildiği gözlemlenmiştir.
Aslında normalde, hepimizin bildiği gibi, bir gece dahi uyuyamasak, ertesi gün adrenalin nedeni ile bütün aktivitelerimiz yavaşlamaktadır. İki gece üst üste uyumayan insanda ise durum daha kötüdür. Dikkat ve konsantrasyon düşer, hatalar artar.
Üç günden sonra insan hayal görmeye başlayabilir, düşünce berraklığı kaybolur. Daha sonra ise artık insan gerçekle ilişkisini keser. Fareler üzerinde yapılan deneylerde bir canlıyı uyanık tutmaya çalışmakla ölümüne neden olunabileceği ispatlanmıştır.
Ayrıca arka arkaya geceleri yetersiz uyuyanlarda da benzeri problemler gözlemlenmiştir. Uyku süresince oluştuğu gözlemlenen diğer iki olaydan biri çocukların büyüme hormanlarının gelişmesi, diğeri ise bağışıklık sistemimiz için gerekli olan kimyasalların salgılanmasıdır.
Fakat soru hala yerinde duruyor! "Niçin uyuyoruz?" Kimse bilmiyor. İşte size çeşitli teoriler.
Uyku, insana kaslarını ve diğer dokularını onarma, yaşlanan veya ölen hücrelerini yenileme şansı verir.
Uyku, insan beynine hafızasındaki bilgileri düzenleme, gereksizleri unutma ve arşlivleme şansı verir. Rüyalar da bu işlemin bir parçasıdır.
Uyku, enerji tüketimimizin miktarını azaltır. Bu nedenle günde dört-beş kez yerine üç öğün yemekle yetinebiliriz. Gece karanlığında zaten hiçbir şey yapamayacağımızdan, anahtarı kapatarak enerji tassarrufu yaparız.
Uyku, bütün gün çalışan beynin bir şarj süresi olabilir. Diğer organlardaki enerji harcamasını kısarak, beyin hücre aktiviteleri için gerekli olan enerjiyi artırabilir.
Uyku hakkında tüm bildiğimiz, geceleri iyi bir uyursak, sabahları kendimizi iyi hissettiğmiz, hem vücudumuzun, hem de beynimizin yeni bir gün için kendisini tazelediği olgusudur.

Yapıştırıcılar nasıl yapıştırıyor?



Yapıştırıcıların sağladığı yapışma olayı aslında kimyasal bir reaksiyondan başka bir şey değildir. Tabiatta evini yapan arı, kayalara ve gemilerin altındaki kesimlerine tutunan midye gibi çok iyi yapıştırıcı üreten canlıların sayısı az değildir.
Yapıştırıcıların hikayesi tarih öncesi çağlara kadar uzanıyor. Mağara duvarlarına resim benzeri şekiller yapan atalarımız bunları duvarlara yumurta akı, kurumuş kan ve su bitkilerinin özleriyle sabitliyorlardı.
Sonraları, milattan önce 3500 yıllarından başlayarak eski Mısırlılar ve Sümerler hayvan derilerini ve kemiklerini kaynatarak daha sağlam yapıştırıcılar yapmayı öğrendiler. Günümüzde imalatçılar yapıştırıcıları sentetik malzemeler kullanarak yapıyorlar. 250 temel maddeden binin çok üstünde özel türler üretiyorlar.
Yapışma olayında benzer veya ayrı malzemeden iki madde, bir de yapışkan gerekir. Burada en önemli görev yapıştırıcıdadır. Yapıştırıcının moleküllerinin diğer iki madde molekülleri ile birleşme eğilimi gösterir bir yapıda olmaları gerekmektedir.
Aslında iki maddeyi birbirlerine ideal bir şekilde yaklaştırabilsek yapıştırıcı bile kullanmadan birbirlerine yapışabilirler. Her iki maddenin yüzeylerindeki atomların farklı kutupları birbirlerini çekerler. Pratikte ise bu oluşumu sağlamak mümkün
değildir.
Atomların birbirlerini çekebilmeleri için iki cismin yüzeyleri arasındaki mesafenin milimetrenin 10 milyonda birini geçmemesi gerekir. Oysa son derecede pürüzsüz olarak görülen bir cismin bile yüzeyinde milimetrenin on binde dördü kadar yükseklikte girinti ve çıkıntılar vardır.
Bu durumda her iki malzeme aynı cins olsalar bile yüzeyleri hiçbir zaman ideal düzlükte olamayacağından, aradaki boşlukları doldurmak, en fazla miktarda bağ oluşturarak moleküllerin birleşmesini sağlamak için araya bir yapıştırıcı gerekir.
Yapıştırıcının akıcı ancak kuruduğunda katılaşıp kolay kolay kopmayacak özellikte, yüzeylerin ıslanabilir, tamamen temiz toz ve yağdan tamamen arındırılmış olmaları gerekmektedir. Peki nasıl oluyor da bu kadar güçlü olan yapıştırıcılar tüpün içinde tüpe yapışmadan durabiliyorlar?
Bir çok yapıştırıcının içinde iki tür katkı malzemesi vardır. Biri yapıştırıcı sıvının moleküllerini birleşmeye zorlar, stabilizer denilen diğeri de tersi. Tüpün içinde bunlar bir halatı birer ucundan çeken iki kişi gibidirler. Tüpün iç yüzeyi tamamen nötr olduğundan biri diğerine üstün gelemez, denge halindedirler. Yapıştırıcı tüpten çıkınca havadaki nem stabilizer kısmının etkinliğini yok eder, yapıştırıcı sertleşir ve sürüldüğü yere yapışır.
Yapıştırılacak yüzeylere yapıştırıcıdan ince bir tabaka sürülmesi tavsiye edilir çünkü fazlası yapıştırıcının kendi içinde bağlar oluşturup sertleşmesine yol açar.
Tüpün kapağı açıldıktan sonra ağız kısmında görülen ve tüpün kullanılması için delinen sızdırmaz kısım da yapıştırıcının hava ve nem alıp tüpün içine yapışmaması için alınmış bir tedbirdir.

Kalp pili nedir ve nasıl çalışır?

Kalp pili, ritim bozukluğu olan kişilerde kullanılır. Normalde kalbin çalışması için gerekli elektrik akımı, kalbin içerisinde oluşur. Böylece kalp atışı meydana gelir. Kalp pili, bu elektrik uyarısı kendiliğinden oluşmadığı zaman devreye girerek kalp atışının devamlılığını sağlar.

Antifiriz suyun donmasını nasıl önlüyor?

Antifiriz suyun donmasını nasıl önlüyor? etiketine sahip en yeni yayınlar gösteriliyor. Daha eski yayınları göster
Antifiriz suyun donmasını nasıl önlüyor? etiketine sahip en yeni yayınlar gösteriliyor. Daha eski yayınları göster

Antifiriz suyun donmasını nasıl önlüyor?


Arabamızın motoru arabayı yürütecek gücü sağlarken bir yandan da ısı üretir. Motor bloğu içinde devamlı dolaşan su ile motor soğutulur. Motordan aldığı ısı ile ısınan bu su da radyatörde havanın yardımıyla soğutulur.
Kapalı bir çevrimde ve ideal ısı dengelerinde devamlı oluşan bu olayın farkına biz ancak, herhangi bir arıza durumunda soğutma olayı yetersiz kaldığında, radyatörden buharlar çıktığında, yani bilinen tabiri ile arabamız hararet yaptığında varırız.
Kışın soğuk aylarında, hava sıcaklığı sıfırın altına düşünce, arabamız kapı önünde hareketsiz halde iken bu soğutma suyu da her su gibi donabilir. Donunca genişler ve yaptığı basınçla motor bloğunu çatlatabilir. Bu olayı önlemek için suyun içine, sıfırın çok altındaki derecelerde bile donmasına mani olacak 'anti-firiz' dediğimiz sıvı ilave edilir.
Motorun soğutma suyunun içine ne oranda antifiriz konulacağını, o bölgede olabilecek en düşük hava sıcaklığı belirler. O zaman şöyle düşünülebilir. Tam emniyetli olması bakımından, soğutma suyunun yerine niçin tamamen antifiriz doldurmuyoruz? Antifiriz oranı yüzde yüzü bulunca sıcaklık ne kadar düşerse düşsün maksimum korunma sağlanmış olmaz mı?
Hayır, olmuyor. Mantıken ters gelebilir ama belirli orandan fazla konulan antifiriz bu sefer de tamamen ters tepki veriyor. Suya yüzde 50 oranında katılmış antifiriz -37 derecede donarken, antifirizin kendisi yani saf antifiriz -12 derecede donuyor.
Suyla karışabilen her şey onun sıfır derece olan donma noktasını düşürür. Yani donma derecesini düşürmek için suya toz şeker, şurup hatta aküdeki asit bile konulabilir. Hepsi de bir dereceye kadar aynı işlevi görür ancak hiçbiri diğer tehlikeli yan etkileri bakımından tavsiye edilmez.
İlk otomobillerde şeker ve balın antifiriz olarak kullanılmaları denendi, sonraları ise alkolde karar kılındı. Ancak bu sefer de alkolün kaynama noktası düşük olduğundan motor sıcakken sorun çıkardı. O halde ideal antifirizin donmayı önlemesi ama aynı zamanda da suyun kaynamasına sebep olmaması gerekiyordu. Günümüzde bu amaçla 'etilen glikol' denilen renksiz kimyasal bir sıvı kullanılıyor.
Suyun içine katılan kimyasalların donmayı önleme özelliği, suyun ve buzun moleküler yapıları ve antifirizin bu yapılara olan etkisinden ileri geliyor. Bilindiği gibi tüm sıvılarda olduğu gibi suda da moleküller serbest ve düzensiz halde, katılarda (buzda) ise sabit ve düzgün bir yapıdadırlar. Su donarken önce moleküllerinin hareketleri yavaşlar sonra da düzgün ve sabit bir pozisyona gelirler yani kristalleşirler. İşte antifirizin buradaki rolü, moleküllerinin su molekülleri ile birleşerek onların buz kristalleri oluşturmalarına mani olmaktır.
Peki öyleyse ortada su yokken antifiriz kendi kendine niçin daha çabuk donuyor? Çünkü suya katıldığında antifirizin su moleküllerine yaptığını su da antifiriz moleküllerine yapar. Donmayı önlemek daha doğrusu geciktirmek iki taraflı çalışır, su da antifirizin donma derecesini düşürür. Sonuç olarak arabanın soğutma suyuna önerilenden fazla antifiriz konmasının hiçbir faydası yoktur aksine zararı vardır.

Antenin yıldırımı çekme olasılığı var mıdır?

0
Yıldırımın farklı türleri vardır: 1-Buluttan-toprağa, 2-Buluttan-buluda, 3-Buluttan-etrafındaki havaya. En çok bilinen ve bizler için tehlike arz eden türü ise buluttan-toprağa olan yıldırımdır. Bu yıldırımın sebebi: aşırı elektrik yükü ile yüklenmiş bulut ile elektriksel olarak nötr olan toprak arasından elektriksel gerilim oluşur. Bulutla toprak arasındaki mesafe azaldıkça elektriksel alan artar ve normalde yalıtkan olan havanın elektriksel olarak kırılarak (yani havadaki gaz parçacıklarının yüksek elektriksel alanda ionize olarak iletken hale gelmesi) iletken hale geçer. Sonuçta, anlık olarak buluttan toprağa çok yüksek akım akar, ta ki bulut ile toprak aynı elektriksel potansiyel oluncaya kadar (yani buludun tüm elektriksel yükünü kaybederek, nötr hale gelene kadar).
Dolayısıyla, yıldırımlı günlerde yıldırımın yeryüzüne düşeceği muhtemel yerler gökyüzüne en yakın yerlerdir (yani yeryüzünden en yüksek yerler: anten, telefon direkleri, yüksek gerilim hatları, cami minareleri gibi). Bu nedenle yağmurlu ve şimşekli havalarda televizyon izlemek tehlikelidir. Yıldırım anten üzerine düşebileceği gibi, yakın bir yerdeki elektrik dağıtım hatlarına düşerek prizlerimizdeki gerilimin yükselmesine neden olur. Bu durumda sadece izlediğimiz televizyon değil, elektrik ile çalışan tüm cihazlarımız zarar görebilir. Ayrıca, bu tür havalarda telefonla konuşmak da tehlikelidir. İşte bu yüzden, bu tür havalarda özellikle ev içindeysek elektrikle çalışan cihazlardan uzak durmalı ve mümkünse onları prizden çekmeliyiz.

Elektrikte neden bakır tel kullanıyoruz, altın tel kullansak ne olur?

0
Bir kere üretilen gücün birim maliyeti ve dolayısıyla aylık elektrik faturanız çok daha yüksek olur. Bakırın kullanılması icin bir baska pratik neden: Altın yerkabuğunda çok daha ender bulunan bir metal. Bir yerde, tüm dünyada çıkartılmış ve rafine edilmiş altın stokunun 400-500 ton civarında olduğunu okumuştum. Elektrik santrallerinde üretilen gücü evlerimize, işyerlerimize ulaştıran şebekede kullanılan bakır tellerin uzunlugunun yalnızca ulkemizde on binlerce kilometre oldugunu dusunursek, bu stokun ne kadar yetersiz kalacağı açık.

Akrebin zehrinde neler bulunur?


Türlere göre bileşimin değişiklik göstermesiyle birlikte, nörotoksik (sinir sistemine hasar verici) özellikte kabul edilen akrep zehirlerinin içeriğinde çeşitli toksinler, biyojenik aminler, enzimler, tuzlar, su ve diğer özel maddeler bulunuyor.

Acı biberin en acı kısmı neresidir?

 Bir dönemin televizyon aşçıları hepimizi acı biberin en acı kısminin çekirdekleri olduğuna inandırdı.

Ama öyle değil.

Asıl acı olan kısım, o çekirdeklerin tutunduğu merkezdeki zardır. Bu zar, en fazla kapsaisin içeren kısımdır. Kapsaisin bibere ayırt edici acılığını veren renksiz, kokusuz bileşiktir.

Biberin acılığı, Amerikalı eczacı Wilbur L. Scoville tarafından 1912'de oluşturulan Scoville Ölçeği'yle ölçülür. Scoville ilk yaptığı testlerde alkolde eritilmiş çeşitli acı biber özlerini karıştırıp bu karışımı şekerli suyla seyreltti. Bir grup kişiden çeşitli yoğunluklardaki farklı biberleri artık acı tadını almayıncaya kadar denemelerini istedi.

Mesela, tek bir jalapeno biberinde 4500 Scoville Acı Birimi {SAB) olduğu söylenir, çünkü acılığını kaybetmesi için 4500 kat seyreltilmesi gerekmektedir.

Dünyadaki en acı biberi

İngiltere'nin güneybatısındaki; Dorset'te yetişir. Michael ve Joy Michaud'un Dorset Naga'sı -naga Sanskritçe'de "iblis"demektir- Bangladeş'ten gelen bu bitki üzerinde yetiştirilir.

2005'te iki Amerikalı laboratuvar tarafından test edilen bu biberin damak yakan 923,000 SAB acılıkta olduğu belirlendi.

Küçük bir Naga biberinin yarısı bile bir tabak Hint yemeğini yenilemez hale getirebilir. Bu tabağı bitirenin sonu hastanenin yolunu tutmak olacaktır. Buna rağmen 2006'da 250.000 Naga biberi satılmıştır.

Daha genel bir ifadeyle, saf kapsaisin tozunda 15-16 milyon SAB vardır. O kadar acıdır ki, deney yapan eczacılar yalıtılmış "zehir odası"nda, vücudu tamamen koruyan bir tulum ve odadaki havayı solumalarını engelleyen kapalı bir başlıkla deney yapmak zorundadırlar.

Tahmini olarak 3510 çeşit acı biber vardır.

Kilo Almamak İçin Neler yapılabilir?


Kilo Almamak İçin Neler yapılabilir?


Facebook  Share




Kilo vermeye başlamak için ihtiyacınız olan tek şey 1 dakika! İşte aldığınız kalorileri azaltmak ve daha çok yağ yakabilmek için tam 25 tane öneri. Üstelik de uygulanmaları çok kolay. Yapmanız gerekense, bu önerileri günlük hayata geçirmek. Eğer hali hazırda diyet yapıyorsanız, bunları uygulayarak kilo vermenizi hızlandırabilirsiniz.

1. Karıştırın

Sevdiğiniz meyve suyunu maden suyuyla karıştırın. Bunu yaparken, normalde içtiğiniz meyve suyunun yarısını kullanacağınız için, aldığınız kaloriyi önemli miktarda azaltmış olursunuz. Hele de meyve sularının bolca tüketildiği şu sıcak yaz günlerinde.

2. Telsiz telefon kullanın


En yakın arkadaşınıza günün sıcak dedikodularını verirken, aynı zamanda da kalori yakmaya ne dersiniz? Çamaşırları yıkayın (68 kalori), masayı hazırlayın (85 kalori), ya da çiçekleri sulayın (102 kalori). (Bu değerler, 68 kiloluk bir kişi ve yarım saat üzerinden geçerlidir.)

3. Çiklet çiğneyin

Yakın zamanda yapılan bazı araştırmalara göre, tüm gün şekersiz (tatlandırıcılı/damla sakızlı) çiklet çiğnemek metabolizma hızınızı yüzde 20 oranında artırıyormuş. Biz araştırmacıların yalancısıyız!

4. Abur cuburların karşılığını nakit ödeyin

Ne zaman biri size abur cubur, ya da yememeniz gereken bir şey önerdiğinde kabul ederseniz, kenara bir 500 yüz bin lira koyup, bunu çocuğunuza, kardeşinize, ya da dilencilere verin. Paracıklar cebinizden eksilmeye başladığında, hayır demeyi de öğreneceksiniz.

5. Ambalaja dikkat edin

Ambalaj üzerlerini iyice okuyun. Çünkü kalori değerleri genellikle 100 gram üzerinden bildirilir. Oysa yediğiniz şey, 100 gramdan fazlaysa çok daha fazla kalori alıyorsunuz demektir.

6. Yürüyüşe çıkmadan önce yeşil çay için

Kafein yağ asitlerinin açığa çıkmasını sağlar. Böylece daha kolay yağ yakarsınız. Ayrıca yeşil çayda bulunan polifenoller (antioksidan bileşikler), kafeinle birleşerek yakılan kalori miktarını artırırlar. Ancak eğer yüksek tansiyonunuz varsa, bu öneriyi dikkate almayınız.

7. Yemeğinizi evden getirin

Dışarıda yemek genellikle daha çok kalori almanıza neden olur. Dışarıda bulmanın zor olduğu şeyleri evde hazırlayıp yanınızda getirebilirsiniz.

8. İlla da salata sosu istiyorsanız


O zaman bu tarife göre kendi salata sosunuzu yapın. Çünkü bu sosta bulunan yağ miktarı 1.5 gr ve içerdiği kalori de sadece 20 dir.

 1 çay kaşığı balsamik sirke

 Çeyrek çay kaşığı zeytinyağı

 3/4 çay kaşığı dijon hardalı

 Çeyrek çay kaşığı yaban turbu

9. Kan testi yaptırın

Yaklaşık 12 kadından birinin tiroid bezleri yeterince iyi çalışmıyor ve bu da metabolizmayı yavaşlatan etkenlerden.

10. Suyu tercih edin

Meşrubat tercihinizi sudan yana kullanın. Yanınızda şişe bulundurmak faydalı olabilir.

11. Tat alma duyunuzu yanıltın

Öksürük için olan mentollü drajelerden bir taneyi ağzınızda eritmek, canınız bir şey çektiğinde, bu duyguyu köreltebilir.

12. Baharatları kullanın

Örneğin yediklerinize acı eklemek, daha uzun bir zamanda acıkmanıza yardımcı olabilir.

13. İçtiniz mi beyaz için


Su gibi, az yağlı sütün de doyurucu etkisi vardır. Üstelik kalsiyum açısından da zengindir ve tok tutar.

14. Salata malzemelerini doğramayın, dilimleyin

Salatanız, sadece yeşilliklerden oluşmak zorunda değil. Havuç, kereviz, kabak ve diğer sebzeler de kullanılabilir. Ama bunları ince ince doğramak yerine, büyük parçalar halinde kesin. Hem yemesi daha uzun sürer, hem de daha çok çiğnersiniz. Bu da daha çabuk doymanızı ve ana yemekten daha az yemenizi sağlar.

15. Bir dostunuzu arayın

Yalnız hissediyorsanız, kendinizi yemeğe vurmak yerine telefonu elinize almayı tercih edin.

16. Yediklerinizi yazın

Bu, neyi ne kadar yediğinizi bildiğiniz için, kendinizi kontrol etmenize yardımcı olur.

17. Uzaktan kumandayı emekliye ayırın

Uzaktan kumanda gibi aletler işinizi kolaylaştırmakla beraber, sizleri hareketsizleştirir.

18. Sprey yağları tercih edin

Böylece normalde kullandığınızdan çok daha az yağ kullandığınızı fark edeceksiniz.

19. Alırken küçüğünü tercih edin

Örneğin çikolata mı satın aldınız, bir bar yerine, bir paket almak demek, yüzde 44 daha fazla yemeniz demek. Riske girmeye gerek yok, küçüğünü alın, kaloriyi azaltın.

20. Yemeği pişirmeden önce ölçün

Makarna, pilav gibi besinleri yerken, miktarı kaçırıp daha çok yiyebilirsiniz. Oysa baştan yemeniz gereken kadarını ölçüp pişirirseniz, bu sorun ortadan kalkmış olur. Şöyle söyleyelim, 4 kaşık makarna ya da pilav, 1 dilim ekmeğe eşittir.

21. Aynasız yemek olmaz

Yemek yerken kendinize aynada bakmak, yüzde 22-32 daha az yemenizi sağlar.

22. Kutuyu açmadan önce bekleyin

Dondurma kutusunu açmadan önce, 10 mekikle, 10 şınav çekin. Bu hem atıştırma arzunuzu öldürebilir, hem de vücudunuzla sizi tekrar iletişime sokarak, amaçlarınızı size hatırlatabilir.

23. Çorbanız koyusundan olsun

İçinde büyük sebze parçaları olan çorba içen kişilere bakılacak olursa, hem daha çabuk doyuluyormuş, hem de yüzde 20 daha az yeniliyormuş.

24. Balık yemeyi ihmal etmeyin

Balık, son derece sağlıklı bir yağ tipi olan omega-3 yağ asitlerini içerir. Omega-3 açısından zengin balıklar, tonbalığı, uskumru, somon ve morina balığıdır. Diyet yapan kişilere bakılacak olursa, her gün balık tüketenler, diyetlerinde balık olmayanlara oranla yüzde 20 daha fazla kilo kaybetmişler.

25. Biraz da ilhama ihtiyacınız var

Bazen ihtiyacınız olan motivasyonu gene ancak kendiniz sağlayabilirsiniz. Bu nedenle hazırlıklı olun ve buzdolabı, mutfak kapısı, bisküvilerin durduğu dolap, ya da bilgisayar gibi yerlere sizi motive edecek yazılar yapıştırın. Örneğin: Bir gofrete yenilmeyeceksin değil mi? Ne de olsa uzun bir yol katettin ve çok başarılı oldun.